- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Hükümet “Yok” Hükümde!..

Dış (düşman) kaynaklı, İsrail+AB-D destekli Ermeni orijinli organize anarşi, eşkıya ve suç örgütü; Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi, Irak sınırındaki askeri birliğe 19 Haziran 2010 gecesi saat: 02’de saldırdı. 8 asker şehit oldu, 14 yaralı var. Gün içinde sayı 10’a çıktı. 12 adet çeteci askerlerce öldürüldü. Menfur saldırıyı müteakip bölgeye takviye timler sevk edildi. Çatışma alanına silahlı helikopter ve topçu ateş desteği sağlandı. Kuzey Irak'ta tespit edilen hedefler de savaş uçakları tarafından bombalandı.

Hatırlanacağı üzere: 1 Ekim 1999 tarihinde İran, Irak ve Türkiye sınırında bulunan ve şeytan üçgeni olarak adlandırılan bu bölgeden giriş yapan çete yöneticilerinden Ali Sapan’ın da aralarında bulunduğu 8 eşkıya, açılım politikaları gereği (güya) teslim olmuştu. Her türlü hukuk, mantık, umur-u devlet ve ahlâk akaidine aykırı olarak oynanan bu oyun ve pervasızca sergilenen senaryo; hükümetin içine düştüğü gaflet, dalalet ve zaaf’ı açıkça göstermişti.   

Nitekim o günden bu güne şehit sayısı artarak çoğaldı. Son iki ayda sayı 50’yi buldu.

“Açılım, düz ovada siyaset, demokrasi, kardeşlik ve barış” adına akıl almaz cürümler, menfur emellere adanmış ihanetler, kirli oyunlar, yerli kripto, kancık diyaspora, kalleş dönme ve devşirme dümenleri ayyuka çıktı. Başta Amerika, şeriki İsrail, AB ve GKR çete yönetimi ile fink atıp, Ermeni yalanları uğruna; Ülkelerine anıtlar dikerek necasete bulaşan kimi sözde İslâmcı ülkeler dâhil, 20 küsur devletin yardım ve yataklıkla “taşeron” olarak kullandığı bu güruh iyice azıttı!.. Açılım kapsamında af, atıfet, aşırı tolerans ve taviz kapısının aralanması eşkıyayı yüreklendirdi, meclis içinden açıkça ışmar edilmesi melunlara cesaret verdi, şımarttı. Buna paralel zaafa uğrayan erkler, felce uğratılan stabilizatörler ve bozulan kuvvetler dengesi ile terör ve tedhişle lâubali ilişkilere girilmesi, zıvanadan çıkmanın nedeni oldu!...       

ŞİMDİ NE YAPMALI?..

Tıpkı Fuzûli’nin dediği gibi; "Sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok"

Ülkenin son 47 yılına kir ve kan damgası vurmuş eli kanlı eşkıyanın, İmralı mahpusu bebek katili; Nasıl oluyor da ülkede gündem belirliyor? Buna hangi hain, bedhah ve küstahlar cevaz verilmekte!.. Türkiye’de kaç hükümlü avukatları ile görüşebiliyor? "31 Mayıs'tan sonra artık ben yokum, olacakların sorumlusu değilim" Biçiminde açık tehdit ve eşkıyasına verdiği mesaj kimlerce açıklandı/yayıldı? Hangi yandaş/yoldaş, Candaş medyalarca yayınlandı? Dağa taşa ulaştırılarak terör azdırıldı!

Haydi, hükümet varsa eğer, derlesin-toplasın suçluları, çıkarsın yargı önüne.

Mademki yürütme açılım zaafı ile malul; Yasama içinde parlâmenterlik mesleği icra edenler arasında hiç mi!.. “onurlu, sorumlu, vicdanı hür, irfanı hür” kula kulluk etmeyen adam gibi adam; İyi insan ve iyi vatandaş yok!.. Peki, Cumhuriyet (!) Savcısı, Polisi, Askeri, Jandarması ve Hâkimi ile Yargı’mız ne iş yapar? Dördüncü kuvvet tahtına oturan; Hukukun üstünlüğünden sorumlu namuslu/dürüst, onurlu/sorumlu, millet ve memleket medyası nerede? Bu memlekette, binlerce sorun, haksızlık-yolsuzluk, hırsızlık, hukuksuzluk ve her türlü ihanet hüküm sürerken; dünya kupası maçları, tele-vole, iğrenç fuhuş ve ahlâksızlık furyası, menfur ihanet senaryoları ve eşkıya reklâmları ile müştegil; Türk'e ait her değeri yerle yeksan etmeye çalışan dizi, düşmanca haber, beyin yıkama ve yayınlarla milleti uyutan, avutan bir medya!..

Ve nihayet; Beşinci Güç olarak tanımlanan Sivil Toplum!..

Adına STK denilen, sözde açık toplum örgütlerinin ekserisi ihanet şebekesi işleten dâhili ve harici bedhahlara angaje; Ve, açlıktan, işsizlikten, yokluk ve yoksulluktan malul, geçim derdine düşmüş, gözü, bir lokma ekmekten başka bir şey görmeyen, sorunlar yumağı içinde boğulmuş, paralize bir millet... Kendi evinde zulüm, devlet kapısında eziyet, azap ve işkenceye maruz, zavallı, talihsiz yurdum insanı… Amma buna mukabil:

Namuslu-dürüst yurttaşların vergileriyle bitleri kanlanan kravatlı hırsızlar, yolsuz ve teröristler, karış/karış ülkemin her noktasını gezip, ağızlarını her açtıklarında devletimi tehdit edip, milletime ait her değere saldırırken;,

Her türlü azınlık ırkçılığı yapmak meşru iken, Türk’üm diyenlerin boynuna türlü yaftalar asılırken;,  Şehit cenazelerine sahip çıkmak, "istismar", örgüt yandaşlarının "şehit namırın" çığlıkları ve örgüt paçavralarıyla leşlerini defnetmesi "sağduyu" olarak adlanırken;

Sözüm ona "aydın" geçinen "akademik unvanlı vatan hainleri" ekran gezip, bayrak inmesin diye canlarını sebil eden güvenlik güçlerine ağız dolusu hakaret ederken; İsminin önüne ‘insan hakları’ gibi evrensel değerler koyarak göz boyayan yüzlerce dernek, vakıf vb sivil toplum kuruluşu aleni olarak teröre hizmet edip, terörist haklarını savunurken;,

Ülkeyi yönetenler, şehit cenazelerinde yaşananları ‘yaygara’ olarak nitelerken; Ülkeyi yönetenler, birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek atılımlar yapmak yerine, TC’nin 36 etnik grup olduğu yalanıyla, etle/tırnak gibi kaynaşmış milletimizi ayrıştırmaya yönelik;  kerameti kendinden menkul “açılımlar” peşinde koşarken;,

Üstelik, tüm bunlar alenen cereyan ettiği, olup-bittiği halde; bu icraatı inceleme, araştırma, sorgulama ve icabında yargıya götürme, savcıya verme gereği duymayan, güya ‘demokrasinin vazgeçilmez unsurları” siyasi partiler!.. 

Bir yanda bireysel risk ve sorumluluk alan, vatanını canından çok seven, bu uğurda ölümü göze alarak kışlalarına saklanmayıp gece gündüz, kar kış demeden teröristi her nerede olursa olsun arayıp bulan ve onu yok eden korkusuz bir asker tipi;

Diğer tarafta ise, risk üstlenmekten korkan, kışlasına sinmiş, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantalitesini benimsemiş, garantiye giden, lafla birçok aksaklığın üstünü örtmeye çalışan ve dolayısıyla şehit vermeye mahkûm başka bir asker portresi...

DAHASI VAR!..

Terörün bir numaralı besleyicisi İsrail'e savunmamızı teslim edersek, olacağı budur!‏

Nasıl oluyor da BBG evi gibi gözetlendiği söylenen ve bu gözetleme sonucu terör yuvalarının yerle bir edildiği söylenirken, bu denli haince saldırılara uğruyoruz? Nerde savunma planı? İstihbaratımıza ne oldu? Hava harekâtları ne işe yarıyor? Alınan termal kamera, gece görüş cihazları, insansız uçaklar ne işe yarıyor? Eşkıya nasıl bu kadar rahatça elini kolunu sallaya, sallaya gelebiliyor? Bu memleketin İçişleri ve Dışişleri bakanları ne iş yapar? 1 milyona yakın askerin üç buçuk eşkıyaya neden ve niçin gücü yetmez? 

Terör örgütünün finans kaynakları ve lojistik desteği kesilmedikçe, siyasi uzantıları, iç ve dış bağlantıları tutuklanıp yargıya intikal etmedikçe, bataklığın kurutulması ve eşkıyanın yok edilmesi zordur. Çünkü; ABD ve AB stratejik öneme sahip ülkemize karşı, ''terör-tedhiş silahını'' kullanmaktan kaçınmamaktadır. Bu gerçek apaçık ortada iken; ABD istihbaratına güvenmek büyük bir çelişkidir, saflıktır, aptallıktır.

Lütfen hatırlayınız!..

8 yıl öncesinde terör sıfır seviyesindeydi.

Nice evlatlar şehit düştü. Nice evlatlar yetim kaldı. Genelkurmay Başkanın mikrofona geçip ''acımız büyük, üzüntülüyüz'' mesajlarını vermesi de bu acıyı hafifletmiyor. Babalar gibi paralar başka yerlere harcanacağına; TSK'ya savunma donanımı alınmak, terörün bir numaralı besleyicisi İsrail ile tüm savunma ilişkilerimiz derhal kesilmek zorundadır..

DUYUMLARA GÖRE!..

Sağlıklı istihbarat yok; F16'lar sorunlu; tanklar doğru düzgün çalışmıyor, silâhlar tutukluk yapıyor!.. Peki, neden bunlar düzeltilmiyor? Öyle Gazze'ye yardım yapalım, Arap'a yanaşalım, açılalım/saçılalım der; umur-u devlet, âlim ve ehil olmadan her şeye dalarsak işin içinden böyle çıkamayız işte. Umur-u devlet olması gereken kimlerdir? Elbette hükümet..

Çünkü adalet, saadet ve sulhu salâh, hükmün hikmeti ile kabil ve mümkündür.

Peki, niçin ‘hükümet” var da; “Adalet, hakkaniyet, eşitlik, huzur ve hukuk” yok?.. 

Yoksa var mı? Hayır, elbette ülkede “adalet, huzur, emniyet ve hukuk” Yok!...

Öyle ise; bahusus hükümet de “YOK” hükmündedir!..

Allah bu millete izan ve feraset versin.

Comments Disabled (Open | Close)

Comments Disabled To "Hükümet “Yok” Hükümde!.."

#1 Comment By Çapar Kanat On 20 Haziran 2010 @ 02:02

Sayın Sınacı
Yazınızı okudum.