- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Her Ölüm Erken Ölümdür

GÜLE GÜLE  SAVAŞ AY

Ünlü şair Cemal Süreya “Her ölüm, erken ölümdür.” Demiş. Doğrudur bir bakıma. Biliriz her canlı ölümlüdür. Aldığımız nefes bile sayılıdır. Annemiz, babamız doksan yaşında hayata gözlerini yumsalar bile yine de erken buluruz gidişlerini. Sevdiklerimizin hayata vedası her yaşta erkendir bize göre ama Savaş Ay, senin bu dünyadan ayrılışın bence çok erken oldu. Elli dokuz yaş nedir ki! Daha neler vardı usunda, topluma faydalı ne işler yapacaktın kim bilir?

GetAttachmentÇocuktum. Şükran Ay, Adana’ya sık sık gelirdi. O zamanlar Adana’da aile çay bahçeleri, gazinolar pek revaçtaydı. Ünlü sanatçıların geldiği Emirgân Aile Gazinosu vardı. İşletmecilerden biri halamın oğlu Mehmet’in kirvesi Adana’nın namlı kabadayılarından Asfalt Rıza; diğeri de halamın kocası Adana’nın bilinen simalarından eniştem Kemal Esmer idi. Özellikle yazın o zamanın meşhur sanatçılarını getirtirlerdi. Nezahat Bayram, Şükran Ay, Necla Erol aklımda kalan isimlerden bazılarıdır. En çok Şükran Ay gelirdi. Sanıyorum eşi Turan Ay, Adanalı olduğu için veya Adanalılar onları onlar da Adanalıları çok sevdiklerinden Şükran Ay’ı izlemek bizlere sık sık nasip olmuştur. Annemle halam Şükran Ay hayranıydılar. “Bu gece Şükran Ay var gazinoda…” dediklerinde hepimiz çabucak hazırlanırdık ve Emirgân Aile Gazinosu’nun yolunu tutardık. “Bir Fincan Kahve Olsam Kırk Yıl Hatırım Vardır” ve “Sevemedim Kara Gözlüm Seni Doyunca” şarkılarını benzersiz güzellikteki buğulu sesiyle mutlaka söylerdi. Adanalılar mest olurlardı.

Şükran Ay, çocukları çok severdi. Bir gün beni sevdi, başımı okşadı, yaşımı sordu. Sanıyorum 8- 9 yaşlarındaydım. “Benim de oğlum var ama senden daha büyük. Adı Savaş!” dedi. “Peki, siz buradasınız oğlunuz yalnız başına ne yapıyor? Korkmaz mı?” dedim. Gülümseyerek “Yalnız değil o. Bakan kişi var, korkmaz.” Dedi. Bu konuşma aklımın bir köşesine yerleşti. Konserlerde oğlunu çok özlüyordu. Bizim gibi aileleriyle gazinoya gelen çocukları severek bu özlemini gidermeye çalışıyordu sanki! Yıllar sonra televizyonda A Takımı Programı’nda Savaş Ay’ı gördüğümde Şükran Ay’ın ne kadar iyi bir anne olduğunu anladım.

İnsanın hafızası çok garip… “Savaş Ay öldü.” haberini okuduğumda aklıma ilk gelen Cemal Süreya’nın “Her ölüm erken ölümdür.” Sözü ve bu anım oldu. Sonra A Takımı’ndaki konuşmaları, yufka yürekliliği, duygusallığı, dürüst ve ilkeli hareketleri zihnimden geçti.

Özgeçmişini okuduğumda Marmara Ticari Bilimler Akademisi’ni bitirdiğini ve gazeteciliğe 1974 yılında Dünya Gazetesinde başladığını öğrendim. Tercüman, Vatan, Milliyet, Sabah gazetelerinde ve Akajans'ta görev aldığı bilgisine ulaştım.. ATV, TGRT, Kanal D, Kanal 6, Show TV, Flash TV, tekrar ATV, Star TV ve Kanal 1'de A Takımı adlı tartışma programını yaptığını biliyordum. Çoğunu izledim. Savaş Ay diyince A Takımı çağrışım yapıyor. Bizler onu bu programıyla sevdik. Farklı bir programdı. Savaş Ay’ın tertemiz kalbini de görebiliyorduk o programda… Ayrıca bazı programlar yapıp yoksullara yardımcı olduğunu da biliyoruz.

2000 yılında Beyazıt Öztürk ve Kerem Alışık'ın da oynadığı “Dansöz” adlı filmin yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını yaparak bu alanda da başarılı olduğunu ispatlamıştı. İki çocuk babası olan Savaş Ay’ın Ulaş Can Ay isimli ses sanatçısı bir oğlu, Sanem Ay adında bir de kızı vardır. Ulaş’ı televizyonlarda izlemiş çok da sevmiştim ama son zamanlarda adını duymaz oldum. Kız kardeşi Işıl Ay da annesinin şarkılarını söyleyen çok değerli bir sestir öğrendiğim kadarıyla… Sanatçı bir ailenin çok yönlü bireyiydi Savaş Ay...

Bazı televizyon programlarında anne ile oğlunu bir arada görünce çok duygulanırdım. Annesi oğlunu iftiharla, oğlu annesini övgüyle anlatırdı. Sonra 23 Kasım 2011’de pankreasta başlayan kanserin bütün iç organlarına sıçraması ve vücuduna yayılması nedeniyle Şükran Ay hayata gözlerini kapadı. Ne gariptir ki bu kez 9 Kasım 2013’te oğlu gırtlak kanserinden hayatını kaybediyor. Kasımları sevmiyorum artık…

Savaş Ay, çok aceleci davrandın. Ölmek için henüz çok erkendi. Sanat ve haber camiasının, milletimizin başı sağ olsun. Işıklar içinde uyu.

Sana senin şiirinle veda edelim.

BEN YALNIZ SENİ SEVDİM

Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum

Zili çalmalıyım ve sen açmalısın kapıyı

‘’Hoş geldin canımmm…’’ deyip boynuma sarılmalısın

Uzun uzun öpüşmeliyiz kapı aralığında,

El ele tutuşup içeri yürümeliyiz

Sen bi çırpıda sıralamalısın;

Belki de üçü önemli otuz beş- kırk haberi birden

’’Sular yoktu bütün gün biliyor musun?’’

Demelisin mesela.

’’Yemeği ocakta unutup yakmamış mıyım pilavın dibini

Sonra da tüpgaz bitti alay eder gibi’’ demelisin mesela.

Adları da saçları gibi hep birbirine benzeyen ortaokul arkadaşların

Çat kapı yapmış olmalı aniden ve öğlen.

Annen aramış yakında geleceklermiş

Bana da selam söylemişmiş olmalı mesela.

O kadar işinin arasında,

Camları da silmiş serinmiş olmalısın.

Eskilerini eskiciye verdim, o eski mintanlarını filan demelisin

Plastik leğen, mandal bi de faraş almış olmalısın karşılığında

Bi gündüz yayınında faydalı en az on şey öğrenmiş olmalısın

Çıkmayan lekeleri kolayca çıkarmaya

Şarap şişelerini kolayca açıp,

Boş şişelere mumlar damlatıp dekor yapmaya

Bi ton faydalı şeyler

Ben mutlaka; ’’yaaaa öyle mi olmuş?’’

Diyeceğin haberler vermeliyim sana

Süratle beni kızdıracak bişeyler yapmalısın

Ben zaten seni kızdıracak bi sürü şey yapmış olmalıyım dışarda

Gözüme bakıp anlamalısın yediğim herzeleleri

Sen anlamazlıktan gelmelisin hepsini

Yüzlememelisin yine de

Usulca utanmalıyım

Anladığını anlamazdan gelmeliyim

Anladığını anladığımı anlamamalısın

Bu böylece sürüp gitmeli bi vakit

Ben yine her zamanki gibi, yarın rejim yapmaya

Spora başlamaya, sigarayı artık bırakmaya karar vermeliyim.

Sen bikaç güne kadar bi iş bulup artık çalışmaya,

Bi ev bulup oraya geçmeye

Hayatına bi çeki düzen vermeye, karar vermelisin

’’Çay koyyyy’’ yapmalı, yine ben hatırlatmalıyım

Radyo yine tuhaf şarkılar çalan bi gavur kanalına ayarlı olmalı

Televizyon yine senin kanallarına kilitli

Ve kül tablaları, çay tabakları yani

Firar etmiş olmalı ortalıktan yine

Gözlerinde güzellikten başka

Güzellikten başka bişey yokmuş gibi

Sıkıntı yüklü, soru yüklü bakışları görememeliyim

Sevgimin büyüklüğü her şeye yeter sanmalı

Hiçbi bunaltını anlamayacak kadar dangalaklaşmalıyım

İkide bi sözlerini kesip, çocuksuluğunu

Saflığını, yalınlığının sularını kurutup

Ciddi, kararlı, kerametli konulara davet etmeliyim seni.

Ve bi gün....

Bi gün çekip gitmelisin evden

Gitmenle anlamalıyım;

Bu ev sevdasız olana bol gelir,

Yürü yürü bitmez koridorlar

Evin manzarası karanlığa göz kırpar,

Bu evde tek başına yaşayanlara, köpekler bile havlamaz bahçede

Çay pişmez, yemek yenmez

Sigaranın bile tadı kaçar

Dışarda itiş kakış kalabalıklarda yiter gider evin sahibi

Kendini arayıp arayıp bulamaz

Merhabaların da anlamı kalmadığından;

Kimselere selam verip alamaz

Denizde, karada, yatakta;

Hiçlik solukları alıp verir

Bi şiirin dizeleri okunur kitaptan

Şair sankim de bilmiş gibi;

’’Düşmesin bizimle yola

Evinde ağlayanların gözyaşlarını

Boynunda ağır bi zincir gibi taşıyanlar,

Çekilsin yolumuzdan kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar’’

Yazmıştır.

Şiire de, şaire de, yaşama da kızılır

Kapının önüne gelinir

Alışkanlık icabı kapı çalınır

Yalnızlık pusuya yatmıştır içerde

Duyar, ama açmaz kapıyı

Neden sonra hatırlarsın

Anahtarını çıkarırsın

Kapıyı anahtarla açmayı sevmiyorum be...

Yalnızlığımı sevmiyorum

Ben yalnız, ben yalnız seni, yalnız seni

Çok ve çok seviyorum!

SAVAŞ AY

Bu şiiri kime yazdın bilmiyorum ama bizler de seni çok sevdik. Huzur içinde uyu. HARİKA UFUK ADANA 9 KASIM 2013 SAAT: 20.20