- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Her Kim Zalimlere Taraf Olursa Zalimdir

Yaşadığımız coğrafyada zaman ve mekânlar değişse de, zalim ve zulümlerin rengi değişse de, ortaya konulan şey aynıdır. Zalim ve zulüm, bir de bunları destekleyen veya maslahat gereği meşrulaştıranlar var, işte asıl zalimler bunlardır.

Çünkü bir yerde zulüm varsa orada bu zulmü herhangi bir gerekçe veya maslahat gereği ayakta tutan birileri vardır.

Yeryüzünde hiçbir insanın her hangi bir maslahat gereği zulme uğraması ne âlemlerin yaratıcısı ve ne de vicdan sahibi hiçbir insan tarafından haklı ve meşru görülmez.

Allah ile iletişimi sağlam olan, vicdanını diri tutan hiçbir insan zalimleri alkışlamaz ve zalimlerin safında hiçbir gerekçe veya maslahat gereği yer tutmaz.

Ülke yöneticileri olarak kendi halkı içindeki adaletsizlikleri ve zulümleri yok etmeden, bir başka ülkenin sorunlarını çözmeye kalkışmak da ahlâksızlık ve tutarsızlıktır.

Türkiye’de sistem kaynaklı oligarşik yapılanmalar doksan yıldır özelikle Kürtler başta olmak üzere Müslümanlara ve azınlıklara her nevi işkenceyi, eziyeti, haksızlıkları yapa gelmişlerdir. Ülkede Kürt sorunu halledilmesi gereken en önemli konu olmasına rağmen ne yazık ki siyasi partiler, partilerinin çıkarları uğruna bu konuda oldukça ilkesiz tavırlar ortaya koymaktadırlar.

Bu ülkede barış ve huzur sağlanmadan bir başka ülkeye hiç kimse barışı ve huzuru götüremez. Bu sadece avunma veya konjonktür gereği ülke çıkarları için yapılıyor olabilir. Bunund a zulüm üreteceği gerçeğini inkâr edemeyiz.

Bu ülkede Kürtlere ve Müslüman halklara yapılan zulümler ve baskılar halen bitmiş değildir. Bu zulümlerin yok olması için ortak bir konsensüsün oluşturulması gerektiği gerçeğini göz önünde bulundurmalı ve bir takım farklı inanç, ideoloji ile düşünce insanlarına karşı zalimane bir tavır ortaya konulmamalıdır.

Kürt sorununu çözmeden Türkiye devleti veya Müslümanların, Filistin veya bir başka İslam ülkesinde yaşanan haksızlıkların son bulması için çırpınmasının haklı bir gerekçesi ve açıklaması olamaz. Kürdistan coğrafyasında silahlı güçlerin hâlâ halk üzerinde baskı kurması, provokasyonlara alt yapı oluşturması ve yapılan gösterilere sert müdahaleler yapılıyor olması kabullenilemez.

Aynı zamanda resmi ideolojinin içindeki Ergenekon merkezli bazı kurumların kaos yaratan kararlarına karşı, haklı bir hak talebinde bulunurken şiddet merkezli gösteriler ile kendi halkının kepenklerini indirerek, işyerleri ve araçlarını yakarak, kendi sokaklarını savaş alanına çevirerek haksız duruma düşmelerini doğru ve ahlâki bulmuyorum.

İlkemiz; zulüm her kimden gelirse gelsin ve zalimin dini, inancı, ideolojisi, düşüncesi, rengi, ırkı, dili, sosyal durumu ne olursa olsun adaletle karşısında dikilmektir.

İlkemiz; mazlum ve mağdur her kim olursa olsun dini, inancı, ideolojisi, düşüncesi, rengi, ırkı, dili, sosyal durumu ne olursa olsun onun safında yer almaktır.

Suriye’de on yıllardır yapılan BAAS merkezli baskı ve zulümlere karşı Ortadoğu’da esen devrim rüzgarı ile birlikte ayaklanan halka Beşar yönetiminin işkence, öldürme, tecavüz ve yok etme gibi bastırma yöntemleri ile yaptığı zulümlere karşı da sessiz kalmamalıyız.

Suriye konusunda Müslümanlar tıpkı Kürt sorununda olduğu gibi ikiyüzlü davranıyor. Suriye’de yaşananlara İran ve Hizbullah’ın Beşar’ı destekler mahiyetindeki açıklamaları, Hamas’ın sessizliği hiçbir şekilde kabul edilemez. Maslahat gereği her kim zalimin yanında yer alırsa o da zalimdir ve yapılan her katliam ve tecavüze ortaktır.

Zalim desteklenir mi? Zulüm alkışlanır mı? Evet, bunlar yapılır. Ama eğer  herşey sözümona dini korumak veya mezhepsel çıkarları gözetmek ise, tüm bunlar yapıldı ve halen yapılıyor. Böyle bir din veya mezhep-cemaat algısı değil midir ki yüz yıllarca bu coğrafyayı kan ve gözyaşına boğan! Bu algılar değil midir ki on yıllardır Kürdistan’da insanlığı kan ağlatan?

İslam’ı anlayamamış Müslümanlar bunu hep yapıyorlar. Her zaman işlerine geldiği gibi davranıyorlar. Çıkarları uğruna zulme ortak olup, zulme sessiz kalırlar. İlkesizlik artık inanç dünyamıza hâkim olmuş. Çıkarımız nerede ise oradayız; tıpkı Türkiye Müslümanlarının Kürt sorununa karşı yıllarca sessiz kalması gibi. Tıpkı İran ve Hizbullah’ın Beşar’ın yanında yer alması gibi. Tıpkı Bahreyn, Yemen, Ürdün, Irak, Afganistan, Pakistan v.b. coğrafyalarda zalimleri bizdendir diye desteklediğimiz gibi.

Ben hiçbir zalimi veya zulmü alkışlayacak veya safında yer alacak kadar onursuz değilim. Haçlı zihniyetine benzer zulümlerin İslam ülkelerinde İslamcı kitleler tarafından yaşatılıyor olması sorgulanması gereken bir algıdır.

İslam temelde insanın adalet ve özgürlük içinde yaşamasını temin etmek için varken, sözde İslam gelsin diye işlenen vahşetler, dökülen kanlar kabul edilemez. Kendi mezhebinden olmayanlara, kendi cemaatinden olmayanlara, kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan, her adımında zulüm üreten böyle bir İslam algısını istemiyorum. Eğer İslam bu ise bunu da istemiyorum.

Sevgi ve merhamet temelinde olan, insanın yaşam hakkını, adalet ve özgürlük içinde sağlayan, ötekileştirmeyen, Müslüman olsun olmasın her insanın özgürce kendisini ifade etmesinin önündeki tüm engelleri kaldıran, merkeze insanı alan bir İslam algısı sanırım toplumsal sorunların tümüne çözüm üretecektir.

İNSAN!

Yeryüzünde kendisine iradesini özgürce kullanma hakkı verilen, yapacakları ile ilgili ceza veya mükafat görecek, yaratıcı tarafından muhatap alınan tek varlık.

İNSAN!

Yeryüzünde iyiliği, adaleti, özgürlüğü, barışı, kardeşliği ve insanca yaşamayı ortaya koyabilen varlık.

İNSAN!

Yeryüzünde zulmün her türlüsünü kendi heva ve hevesi uğruna yapmaktan geri durmayan varlık.

Evet, tüm bunları yapabilen bir başka varlık söz konusu değildir. Bu işleri yapabilen ve bunları yaparken kendi özgür iradesiyle ortaya koyan tek varlıktır insan!

İnsan eşrefi mahlûkattır, aynı zamanda varlıkların en eşrefsizidir de. Yeryüzünü hemcinsleri için cehenneme çeviren insan bunları neden yapıyor, hangi din veya ideoloji için yapıyor olursa olsun bu kabul edilemez.

Dini, mezhebi veya ideolojik kaygılar ile herhangi bir şekilde veya duruş ile zalimler safında görünmek veya bizatihi durmanın adı sadece ve sadece zalimliktir.

Kürdistan’da yaşanan bunca ahlaksız ve alçakça zulümlere sessiz kalmanın adı da zulümdür.

Suriye’de rejimi ayakta tutmak için Beşar Esad’ın safında yer tutup Suriye halkının isyanlarını ABD ve İsrail oyunları ile açıklamak da zulümdür.

Yıllardır kendi ülkelerindeki halklara haksızca zulmedenlerin bir başka ülkenin halklarını kurtarma çabası da iki yüzlülük ve zulümdür.

İran kendi içindeki muhaliflere yaşama hakkı vermiyorken ve İranlı Kürtlerin gençlerini darağaçlarında sallandırırken bunu İslam adına yapmaktadır. Ama ne yazık ki bu da büyük bir zulümdür.

Irak’ta Kürtler on yıllarca zulüm altında inledi. Halepçe’de beş binden fazla Kürt kimyasal gazlarla yok edildi. Bu zulme sessiz kalan ve taraf olanlar da zalimdir.

Suriye’de on yıllardır Kürtlere kimlik dahi verilmemişken,  BAAS rejimi tarafından Müslüman ve güçsüzlere yapılan zulümlere sessiz kalan, bu konuda uluslararası hiçbir girişimde bulunmazken, bugün kalkıp isyan eden Kürtlerin ve Suriye halkının ezilmişlerince başlatılan isyan dalgasını,  ABD ve İsrail projesi olarak görmek ve bunu mezhep taassubu ile susturmak veya susturanlara destek verenlerin İslami etiketi İran veya Hizbullah veya Hamas olsun farketmez. Tümü köktenci zalimlerdir.

Türkiye’de on yıllardır dilleri ve ırklarından dolayı dışlanan, her türlü zulme ve asimilasyona uğratılan, özgürlükleri ellerinden alınan, gelecekleri yok edilen Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yanında adalet ve ahlak ilkeleri ile duramayanlar da zalimdirler.

ADALETLİ BİR DURUŞ NASIL OLMALIDIR?

ADALET; öncelikle insanın kendi ailesinden başlayarak en yakınlarının her türlü sorunlarını çözerek adaleti tesis etmenin gayreti ile yol yürümektir.

ADALET; insanlık için olmazsa olmaz bir kavramdır. Toplumları birarada tutan, insanların özgürlük ve barış içinde yaşamasını, insanların insanca yaşama koşullarına sahip olmasını sağlayan en önemli ve hayati bir kavramdır.

ADALET; her insana lazım olan. İnsanı olgunlaştıran ve tüm korku putlarını yok eden bir kavramdır.

ADALET’i ayakta tutanların din ve ideolojileri ne olursa olsun insanlığa büyük katkıları olduğu ve olacağı kuşkusuzdur.

ADALET; bu bizden bu sizden ayırımı yapmadan, ötekileştirmeden uzak bir olgu ile her hak sahibinin hakkını kendisine teslim eden, haksızlıkların karşısında dikilen bir kavramdır.

ADALET; yeryüzünde tüm insanların yaratıcı tarafından kendilerine verilmiş olan yaşam hakkını koruma ve bunun alt yapısını olgunlaştıran bir kavramdır.

ADALET; yeri geldiğinde düşmana bile haklı olduğu noktalarda hakkını teslim eden bir kavramdır.

ADALET; iktidar olsalar bile yaptıkları doğrularda otoritedir ayağı ile karşı durmamaktır.

ADALET; haklı oldukları noktalarda terörist dediklerimize bile olsa hakkını teslim etmektir.

ADALET; zalim her kim olursa olsun; dini, dili, ırkı, rengi, coğrafyası, aşireti, ülkesi, ne olursa olsun mazlumun safında yer tutmaktır.

ADALET; mazlum her kim olursa olsun; dini, dili, ırkı, rengi, coğrafyası, aşireti, ülkesi, ne olursa olsun zalimlerin karşısında durmaktır.

ADALET; maslahat gereği ayakları ile mazlum halkların haklı özgürlük mücadelelerini emperyalist projelerdir diye yaftalayan zalim yöneticilerin zulmüne alkış tutmamaktır.

ADALET; bu ülkede yaşanan oyunları insanlık onuru ile bozmanın gayretini vermektir.

ADALET; bu ülkede on yıllardır terör estiren Ergenekoncular safında durmamaktır.

ADALET; iktidarda olsa güçlünün yanında durma psikolojisi etmemek ve zulümlere sessiz kalmamaktır.

ADALET; insanlık yararına, insanlığın  onur ve izzetini ayağa kaldıran insanların, insanca yaşam koşullarına sahip olup, barış, özgürlük, kardeşlik ve huzur içinde yaşaması için kim taş üstüne taş koyarsa ona destek olmaktır.

ADALET; insanlığın onurunu ve izzetini zedeleyen, insanların insanca yaşam koşullarını engelleyen her kim olursa olsun onunla savaşmaktır.

SON OLARAK: ADALET İLKELİ VE TUTARLI BİR DURUŞ ORTAYA KOYABİLMEKTİR…

Selam ve muhabbetle