- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Hayatı Okumanın Dayanılmaz Pratiği

Bu  kurban bayramında şöyle bir kutlama mesajı aldım: Canlının canlıya kurban edilmediği  bir bayram kutlaması  dileğimle, diye başlıyordu.

Kurban kesimine itirazların genellikle bilimsellikten uzak, soyut, düşünsel ve ideolojilerin  kup kuru bakış açısından kaynaklı olduğu görülmektedir.

İtiraz noktaları  çok  kısıtlı şu  maddelerde toplanmaktadır:

Bu şekilde itiraz edenler  hayatı bir bütün olarak ele almadan, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, tıbbi, fiziksel, insani, evrensel ve tarihsel  arka planını düşünmeden sadece duygusal olarak yaklaşmaktan kaynaklı, aceleyle  verilmiş evreni “oku(ma)ya” yönelik bir çaba  ve karar değil midir?

Bayram sona yaklaştığına göre, şimdi bu ibadetin ne gibi sonuçları olmuştur, biz insanoğluna ne kazandırmıştır inceleyelim?

İnsan “kan dökücü” (Bakara-30) bir tabiata doğuştan sahip olduğu kadar, başkalarıyla barış ve karşılıklı yardımlaşma ile birlikte  yaşamaya yatkın bir tabiata da sahiptir.

Dinlerin amacı genelde varlığı, evreni, dünyayı  özelde insanın barışçı yanını takviye etmeyi amaçlar. Önce şu tespiti yapmamız kaçınılmaz: Kurbanın ne etleri, ne kanları Allah’a ulaşır. O’nun bunlara ihtiyacı yoktur.

Aslında insanın  Allah ile yakınlaşması, arasını düzeltmesi  için hediyeler  sunma  seremonisini, insana yönlendirmiş ve Allah'a  sadece samimiyet ve sevgilerini  bırakmıştır.

İlahi emirler, insanı hayatı boyunca en güzel yaşatmak, dünyalarını  cennete çevirmek, bin yıl olan ömürlerini  kendi  kendine yapıp ettiklerinden dolayı  kısaltan insanı  “ecel-i müsemma’ya  ulaştırmak” için onu eğitmektedir.

Bilindiği üzere insan unutkan bir varlıktır. Sürekli ona hatırlatılmadığı zaman şaşırır, unutur ve hayatını zindana çevirir; zira  onun ruhu bu dünyaya ait olmayan ve dolayısıyla buraya sığmayan bir  ilahi cevherdir. Yabancısı  olduğu  bu ülkede  kaybolur.

Eşyayı  yerli yerine yerleştirmek, insan ruhunun  anlamlı  kapasitesine yükseltmek ve adapte etmek, varlığı yanlış okumaları  bertaraf etmek, varlığa yeni ve  orijinal anlamlar vermek  için oruç, hac, zekât, namaz, kurban gibi pratikler emretmektedir.

Öte yandan cimrilik, müsriflik, içki, kumar gibi negatif yüklemeleri yasaklayarak işleyen dev mekanizmasının sekteye uğramasına müsaade etmemektedir.

Canlının canlıya kurban edilmesi  yönündeki  itiraz, aslında  yaratılışın ilk günlerinden  günümüze kadar  insanların kurban edilmesine olmalıydı. Yâda ineğe tapınan insana yönlendirilseydi  daha isabetli olurdu.

Oysa varlığın yaratılışı gereği, fıtrata uygun olan insanın et yiyen bir varlık olmasına itirazın olmaması gerekirdi.

Kurban ritüelinin ilk mesajı zaten, insanın Tanrıya kurban edilmesi yönündeki yanlışa dur demek ve bunun  hayvanlara yönlendirilmesiydi. Bütün ibadetlerin asli veçhesi evreni anlamaya yönelik olmasıdır.

Böylece, Kuran insanı emir ve komutasına verilen varlıkların esiri durumuna gelmekten kurtarıp, varlık ve oluş üzerinde hâkimiyetin yolunu göstermektedir.

En basit gibi görülen konuları  milyonlarca sebebe  bağlayarak kavramlara yeni boyutlar getirmektedir İslam. İnsanların, kurban etmek adına duydukları kan dökme arzu  ve ihtiyacı  şuuraltının derinliklerinde alabildiğine köklüdür.

Kanın hayat vericiliğine inanan, ilkel bir toplumun dinsel ayin vecdi içinde, mesela 1789 Fransız İhtilalı’nın veya modern dünyadaki şu veya bu hareketin insanları boğazlaması  arasında andığımız şuuraltı bakımından bir fark yoktur.

İlk kan dökmenin Âdem’in çocukları arasında, kardeşkanı olduğunu da bilmekteyiz.  Şimdi, kurban kesen toplumların bu ibadetle aldıkları neticeleri sıralayalım, hayatları boyunca  yapacakları bu davranış ve pratikte nasıl bir eğitimden  geçeceklerini görelim:

1-İnsanın  şuuraltında  kan dökme gibi  doğuştan var olan bu psikolojik tatmin şeklindeki duygunun, bastırılmasıyla   rehabilite oldular. (Buna inanmayanlar öfkelendikleri  bir  anda, ilk akıllarına karşıdakini  öldürmek geldiğini bir düşünsünler )

2-Kurban kesen toplumlar  insan öldüremezler. Şu halde, genelde öldürmenin; özelde insan öldürmenin ne kadar  kötü bir davranış olduğunu  test ederek öğrendiler ve hatırladılar.

3-Putlara, hayvanlara  tapmaya meyilli insanlara, Allah’ın insanın hizmetine amade  kıldığı bir varlığı tapınma aracı olmaktan çıkartıp varlık hiyerarşisine riayeti ve her şeyi Allah’ın koyduğu  yere  koymayı ve  Allah  merkezli  bir evreni  okumayı, tasavvur  etmeyi  öğrendiler.

Puzzlenin dağılan parçaları gibi eşyayı  yerlerine  yerleştirmeyi öğrendiler. (Dünyada  500 milyon insan hâlihazırda ineğe tapınmaktadır)

4-Yeryüzünde bir buçuk milyar insan, bu bayram vesilesiyle  kardeşliğini, büyük bir aile olduklarını anladı. İnsanları barışmaya çağırdı. Yeryüzünde büyük bir şölen kurdu. Aile olmanın, akraba  ziyaretinin, sıla- rahim yapmanın neticelerini  tattırdı.

Sadece Türkiye’de 10 milyon kişi yer değiştirdi.

5-Karşılıksız paylaşımının, ötekini düşünmenin, bir arada yaşamanın, sosyal barışın yolunun nasıl olması gerektiğinin talimini, terbiyesini verdi.

6-Ekonomik olarak büyük bir hareketlilik, paranın başka ellere akışını sağladı. Bizim yüzümüzden ne kadar aç açık varsa onların bulunduğu evlerin adreslerini  öğretti. Dağılımın dengesizliğini  ortaya çıkaran Kapitalizmin tersine, ihtiyaçların sınırlı, nimetlerin sınırsız olduğunu ispatladı.

Dinden başka her  sistemin  yeryüzüne düzen değil; düzensizlik getirdiğini  ispatladı.

7-Hicret etmeyi, yer değiştirmeyi  öğreterek başka hayatları örnek gösterdi.

8-Kurban kesenler  Varoluşçu düşünürlerin ve sapık felsefi  grupların aksine, fıtri olarak insanın  et yiyen bir varlık olduğunu ispatladılar. İnsan vücuduna  gerekli  en önemli proteinleri almanın bir zaruret olduğunu   hatırladılar.

9-Herkesin, ancak kendisi için ölebileceğinin bilincine ulaştılar.

10-Dünyadaki her şeyin insana hizmet için olduğunu  bildiler.

11-Varlık hiyerarşisi içinde her şeyin birbirine muhtaç ve bağlı yaratıldığını çözdüler. Bu vahşi gibi  görünen davranışın  bir kaos yaratmadığını aksine  bir  aşkın bilgiyle yürütüldüğünü  fark ettiler.

Bütün bunları  yaptılar ki, insanın ulaşması murat edilen bin yıllık ömre, ecel-i müsemmaya ulaşması sağlanabilsin. Kurban emrine muhatap insan sıkı bir eğitimden geçti ve neticeleri  binlerle ölçülebilecek bir semere elde etti. Hatta kurban kesmeyenler de bu  süreçten nasiplerini aldı.

Barışa ve kardeşliğe şahit oldu. Netice itibariyle itirazların  anlamsızlığı sadece bir tercih ve irade düzeyinde kaldı.

Bu eğitim sürecine dâhil olmayanlardan beklenen, şuurlu  varlık olmalarından dolayı iradelerini kullanmaları beklenebilirdi; ancak tercihlerine saygı gereği yapılmaması da  söz konusu  eğitimin bir parçasıydı.