content

29 Nis

Han ve Yol

Yol ve han ikilemini, dünya ve ahiret, madde ve mana, akıl ve kalp, haz ve hüzün, düşünce ve eylem, fizik ve metafizik gibi kavram çiftleriyle örtüştürebilir ve tahlilimize uygun bir şekilde düşünebilirsiniz...“Yol” diyor düşünür Cervantes, “handan daima iyidir.” Böylelikle, önümüzde uzayıp gittiğini varsaydığımız tozlu topraklı yolu, içinde eğlencenin, dinlencenin, sıcak yemeğin ve en önemlisi insanın en şiddetli ihtiyacını oluşturan yerleşik olma duygusunun karşılık bulacağı handan daha önemli saymamıza işaret ediyordu belki de. İyi ama insanların çoğunluğu, insan duygularının neredeyse tamamı tercihini handan yana koymuyor mu? Yol da neyin nesi, ne işim var yolda, demiyor mu? O zaman soruyu şöyle sormak gerekiyor: Hanın sıcağı mı, yolun tozu toprağı mı?

İnsanın yapıp etmelerine, yapıp etmelerinin ardında yatan saiklere bir nebze olsun eğildiğimizde, onu harekete geçiren, yerinde durdurmayan, halden hale koyan en baskın şeyin, ‘kendini göçebelik duygusundan kurtarma çabası’ olduğunu anlarız. Handa sıcak odasında, karnı tok bir halde yatağına uzanmış hayal kurarken bile (mesela güzel bir kadının veya erkeğin hayali olsun bu) sözkonusu ‘göçebelik hissi’ yakasını bir ince dert gibi bırakmaz ve onu yerinden eder. Yerleşik hayallerini bırakıp yerinden tedirgin olan insanın önüne iki seçenek çıkar. Bu tedirginliğini ya hanın bir diğer odasına, örneğin mutfağına geçerek gidermeye çalışmak ya da handan dışarı çıkıp kendini yollara vurmak. Kendini yollara vuranlar daima azdır, hep az olmuştur. Hanın içinde yer değiştirerek kendini müteselli kılmaya çalışmak çoğunluğun yolunu temsil ediyor. Peki ya bir üçüncü seçenekten bahsedilemez mi? Hanın tam içinden, tam orta yerinden geçen yola ne demeli?

Halk irfanının bir meyvesi olarak Aşık Veysel’in meşhur türküsünde dile gelen, dünyayı ‘iki kapılı bir han’ olarak nitelemesi bu konuda önümüze yeni düşünce boyutları açmakta ve müşkilimizi halletmektedir. Dünyanın (Varlığın desek daha yerinde olur) bizzat kendisi bir açıdan han, bir açıdan yola dönüşmektedir. Handaki yol, yoldaki han… ‘İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece’ derken burada, ‘han ve gitmek’ mekan problemine, ‘gündüz gece’ ifadesi zaman meselesine açılımlar sağlamaktadır. Dikkat edelim, hanın bir kapısından giriyoruz, hanın içinde gece gündüz yol alıyoruz ve hanın diğer kapısından çıkıp gidiyoruz. Bu nasıl handır ki içinde daima yol alınıyor?

İçinde gece gündüz sefer ettiğiniz bir han düşünmek, yolu hana, hanı yola dönüştürüyor ve yazının başında alıntıladığım Cervantes’in ‘Yol handan daima iyidir’ sözündeki iki seçenekli düşünmeye, üçüncüsünü ve dördüncüsünü ilave etmek suretiyle tefekkürü insan fıtratına yakınlaştırıyor ve derinleştiriyor. İnsan fıtratı, yol mu, han mı? gibi iki seçenekli düşünme biçimlerinden rahatsız oluyor ve farklı arayışlara giriyor. Cervantes’in bu sözünde aslında, Aristo mantığının ikili modülasyonunun belirleyiciliğini görmek mümkündür. Yani, üçüncü halin imkansızlığı. Halbuki hem İslam düşüncesinin entelektüel kısmında hem de halk irfanı  diye tabir ettiğim bir başka versiyonunda çoklu modülasyon daima saklı bulunmuştur. Bu yönüyle İslam tefekkürünün Aristo Mantığından ziyade Fuzzy Mantığa (Kırçıl, nisbi, puslu, bulanık mantık ya da her neyse) daha yakın durduğu ama hiçbir zaman birebir aynı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, İslam düşüncesinin kendi anlam kodlarından neşet eden nev-i şahsına münhasır bir mantığı olduğundan bahsetmek mümkündür (Beyani Mantık, Bürhani Mantık, İrfani Mantık vs. gibi).

Yol ve han ikilemini, dünya ve ahiret, madde ve mana, akıl ve kalp, haz ve hüzün, düşünce ve eylem, fizik ve metafizik gibi kavram çiftleriyle örtüştürebilir ve tahlilimize uygun bir şekilde düşünebilirsiniz: Dünyanın içindeki ahiret, maddenin içindeki mana, kalbin içindeki akıl, hüznün içindeki haz, düşüncenin içindeki eylem, fiziğin içindeki metafizik şeklinde bu listeyi uzatmak mümkündür. Mesela dünya mı, ahiret mi gibi bizi bir tercihte bırakan yanlış yaklaşımlara karşı bizi rahatlatan tavır, dünyanın içindeki ahiret olacaktır. Dünyayı ahiretten tamamen koparan, anlama ve marifete dönüştüremediği için ya unutuşun zindanına terk eden ya da her yönüyle kötü ilan eden yaklaşımlar (ki batı ve İslam dünyasında örnekleri bir hayli fazladır) sağlıklı ve fıtri bir zemine oturmamaktadır. Yine Hz. Ali’nin manevi terbiye yolu olan ‘akıl kalp ittifakı’, aklın içindeki kalbi, kalbin içindeki aklı bulmayı öngörmektedir.

Hasılı, birbirinden kopuk bir yol, bir de han diye iki alan yok. Birbirinin içine geçmiş, hangi zaviyeden hangi niyetle yaklaştığına dayanan hanın içinden geçen yol var. Ama beri yandan yolun üstünde konaklayıp orayı yurt edinerek han yapmaya çalışmak da var. Basamakta oturup kalmak, bir türlü evin damına çıkamamak da var. Yolu han edinmek de var. Var oğlu var…
 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank