content

04 Mar

Gülen’den Çok ‘Rüya’ İtirafı

Rüya, Gülen’in ana gıdası olageldi. 1993 yılında, insanların rüyalara itibar etmelerini sağlamak içinde  ‘Rüya Tabirleri Ansiklopedisi’ adlı bir eser hazırlatıp, Zaman’da promosyon olarak dağıtırlar. 2 ciltlik eserin giriş bölümünde, Hz Peygamber (s.a.v.)’i rüyada görme konusunda da bilgi verilerek, kitle zihinsel olarak hazırlanıyor.

 
17 Aralık darbe girişiminde ise rüya sömürüsü iyiden iyiye çığırdan çıktı. Hz Peygamber kirli işlerine alet edildi.
Gülen, Herkül.org sitesinde bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Türkçe Olimpiyatları’na katıldığını söyledi.
Hatta son olaylarla ilgili, Hz Peygamber’in "tweetleri ikiye katlayın" talimatı verdiğini iddia etti.
Bazı öğrencileri bu talimata uymadığı gerekçesiyle yurtlardan bile attılar.
Şimdi Gülen ile can ciğer kuzu sarması olan Ali Bulaç, 11 Şubat 1991’de Vahdet gazetesinde yazdığı “Ağlayan ve ağlatan hoca” başlıklı yazısında şöyle diyordu:
Bu artistlere taş çıkartacak profesyonellikle ağlayarak ve ağlatarak, Rasülullah (s.a.v.) adına saçma sapan rüyalar uyduruyor.”
Yazısını “adamlar birilerini besliyorlarsa, bunun bir bedeli vardır. Şimdi bu bedeli ödemelerinin tam zamanıdır” şeklinde sürdüren Bulaç, şimdi hangi bedel uğruna bu saçma sapan rüyaları onaylıyor?
Sahi, ne uğruna?
Acaba başka bir yayın organı, almakta olduğu on binlerce liradan biraz fazlasını verse, Bulaç bu kez nerede durur sizce?
***
Gülen, Müslüman toplumun Hz Peygamber konusundaki hassasiyetini çok iyi bildiği için, avına bir avcı titizliğiyle o damardan yaklaşıyor.
Peygamber aşkına’ dendiği zaman nesi varsa feda edecek olan toplumu en zayıf yerinden yakalıyor.
Sonra çuvallarla gelen paralar ve saat gibi işleyen gizli planlar.
İçi boşaltılarak kiliseye eklemlenmiş bir din ve alınmış bir öç.
Bunun içinde sinsi sinsi örülen ölümcül ağ.
İşte kendi sitesinden, söyleyeni de, inananı da ateşe taşıyacak iki müptezel örnek:
“Meselâ, bir arkadaşınız rüyasında görür ki; Gül-i Rânâ Efendimiz geliyor ve sizin kâkül-ü gülberlerinizden tutarak, alnınızdan öpüyor… öpüyor ve “Ohh... Sizler Cennet kokuyorsunuz” diyor. Siz “Bu iltifat da neden ya Rasûlallah?” diyorsunuz; O da, “Tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz” buyuruyor.
 
Bir başka arkadaşınız, âlem-i menâmda O’na mülâkî olunca, “Ya Rasûlallah, üç-beş kişi Senin adına bir yerde toplansa, oraya mutlaka Ashâb-ı Kirâm’dan birini gönderirmişsin, bu doğru mu?” diyor. Gönüllerin Efendisi, bu soruyu tebessümle karşılıyor ve şu cevabı veriyor: “Önceden öyleydi; ama şimdi zaman, âhirzaman. Kardeşlerimin daha çok himmete ihtiyacı var. Artık nerede üç-beş kişi benim adıma bir araya gelirse, onların yanına bizzat ben gidiyor ve ruhâniyetimle aralarında yer alıyorum.”
Sonra da bu kepazelikleri “Habîb-i Ekrem hep içinizde, yanınızda, yakınınızda bulunacak ve size müzâhir olacaktır!” cümleleriyle tevil ediyor
Taraftarlarının bilinçaltına bu sözlerle saldırıp, büyüleyen Gülen, 2006’da neşrettiği “Ey Nebî-1” isimli şiirinde, Peygamber (s.a.v.)’ın kendisine hiç iltifat etmediğini ve rüyasında hiç görmediğinişu mısralarla itiraf ediyor:
Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın? Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın? Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var..! Lütfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?
 
Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu? Kebap oldu sînem âhıma itimat yok mu? Yüz sürüp izine bekledim bilmem kaç eyyâm.! Yoksa bende Sen’in sevgine istidat yok mu..?
Peygamber’e böyle bir sitem kimin haddine?
Bir yanda peygamber adına söylenen yalanlar, diğer yanda riya, kibir, buğz dolu satırlar…
İsteyen bu sapkınlıklara inanır, isteyen de inanmaz.
Müntesiplerini hipnoz etmeye, daha çok para toplamaya, ya da başka kirli amaçlara yönelik isnatlarla ilgili, Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim bile bile bana yalan nispet ederse, cehennemdeki yerini hazırlasın." (Buharî, İlm 38, Ebu Davud, İlm 4/3651)
İster meşru, isterse de gayri meşru amaçlara, Peygamber’i alet etmek, ne büyük bedbahtlık! Mehmet Akif bu hususta şunları yazmış:Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor: Sıkılmadan da “sevâb işledim” deyip duruyor! Düşünmedin mi girerken şerîatin kanına? Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına?
Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde: “Sevâbı sen göreceksin huzûr-ı mahşerde! Tepende gezdirecek ra’d-ı intikamını Hak, Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak.
Yakandan inmeyecek dest-i kahrı husrânın… Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın, Civâr-ı nûr-ı nübüvvette mültecâ bulsan; Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya…Kurtulsan; Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar Nüfûs-ı hâsiredir- kaçmak ihtimali mi var? Bugün fesâdına kurban olan zavallıların Vebâli boynuna yüklenmesin mi yoksa, yarın?
Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek? Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek? Niçin Kitâb-ı İlâhî’yi pâyimâl ettin? Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin?

facebook.com/kemalozercom twitter.com/cankemalozer

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank