- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Genel Kurmay Eskidende Yasakçıydı, Yine Yasakçı…

Her çocuk aynı tekerlemeyi söylemiştir.
“Atam sen kalk ben yatam...”
Nasıl da çocukça bir şey değil mi? Sen kalk ben yatayım.. Yani senin yerine ben öleyim.
Biz bunu bir tekerleme olarak söylerdik. Özellikle her 10 Kasım'da...
Mutlaka şimdi de yeni neslin çocukları söylüyordur. Belki de söylemiyorlardır... Bilmiyorum açıkçası.
****
Caddelerde, sokaklarda, kentlerde hayat dururdu, saat 9’u 5 geçe...
Sıkıysa siren çaldığında hazır ola geçme...
Sirenler çaldığında atamız için, önderimiz için, Cumhuriyetimizin kurucusu için bulunduğumuz her yerde hazır ola geçerdik.
Ne de olsa asker bir millettik...

Ne de olsa çocukluğumuzdan itibaren atamızın yattığı yerden kalkmasını ve onun yerine yatmaya hazır olduğumuzu söyleyen bu toprakların çocuklarıydık.
Çünkü bir Mustafa Kemal'in askerleriydik.
Asker dediğin komutanının karşısında hazır ola geçerdi.
Ne bir milim sağa, ne bir milim sola... Kıpırdamadan hazır ola...

****
Nereden nereye gelmiştik, bu topraklarda.
Hazroldan, saat 9’u 5 geçe Atatürk Anıtkabirinin ziyaretçile-rine kapatıldığı zamanlara gelmiştik.
Nasıl önceki abartılı ise, şimdiki ise başka bir abartıydı.

Nasıl ki, önceki törenler devletin ceberrut yüzünün göstergeleri ise, şimdiki yasaklar da devletin ceberrut yüzünü gösteriyordu. Ne bir eksik ne bir fazla...
****
Devletin düzenlediği resmi törenlere katılmayanlara terörist muamelesi yapılıyordu.
Kutlama yapmak mı istiyorsun, neden devletin resmi törenlerine katılmıyordun ki...
Vay, sen misin devletin resmi törenlerine katılmayan...
Nereden nereye gelmiştik.
Atatürk'ün gençliğe hitabetinde söylediği söz birileri için hayal olmaktan çıkmıştı.
“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.”
Otoriter Cumhuriyet savunucularının korkuları gerçek olmuştu.
Yetmez sanki Genel Kurmay da işgal edilmişti. Çünkü 10 Kasım saat 9’u 5 geçe ziyaret etmek isteyenlere, saygı duruşunda bulunmak isteyen yurttaşlara anıtkabir bizzat Genel Kurmay Başkanlığı'ndan yapılan bir duyuru ile saat 10'a kadar yasaklanmıştı.
****
Nereden bakmak isterseniz, bakışınıza uygun şartlar vardı.
Nereden nereye gelmiştik... Atatürk anıtlarına çelenk bırakmak istiyorsan, bırakamazdın.
Çünkü çelenk bırakacakların kimler olacağına dair yönetmelikler düzenlenmişti.
Kemalist iktidardan rahatsız olanlar, devletin ceberrut yüzünü tasfiye etmekle övünenler aynı karşı oldukları zihniyetler gibi kararlar alıyorlardı.
****
Kim Cumhuriyeti kutlamak istiyorsa, kim Atatürk'e saygı duruşunda bulunmak istiyorsa, kim 30 Ağustos törenlerinde Atatürk anıtlarına çelenk bırakmak istiyorsa; devlete ne oluyordu?
Otoriter Cumhuriyet tasfiye edilirken yerine kurulan nasıl bir şeydi ki...
Devletin görevi kutlamak isteyenlere, saygı duruşunda bulunmak isteyenlere, çelenk bırakmak isteyenlere yasak uygulamak değil aksine özgürlükler kapsamında düzenleme yapmak olmalı iken, yapılanlar at izinin it izine karışmasına neden oluyordu.
İktidarın akıl tutulması halen devam ediyor.
Düşünün, 10 Kasım'da Atatürk anıtlarına çelenk bırakmak isteyenler iki gün önceden valiliklerden izin alacaklarmış...
Hey Allahım sen akıl fikir ver, iktidar sahiplerine.
Önce yasak, sonra iki gün önceden valilikten izin al.
Ne için? Atatürk anıtına çelenk bırakmak için.
İzin alınmazsa ne olur? Anarşi olurmuş...
****
Size ne kim nerede kutlamak istiyorsa, kim nerede anma yapmak istiyorsa, kim nereye çelenk bırakmak istiyorsa?
Devletsen güvenliğini sağlarsın... Başkaları müdahale etmesin diye.
Demokratik bir iktidarsan, sadece kendin için özgürlük değil, herkes için özgürlük dersin.
Sadece, kendiniz için üzerine gölgeler geldiğinde güneşin doğuşuna şahit olmayacak, başkalarının üzerine de gölgeler belirlendiğinde güneşin doğuşuna ötekinin adına şahitlik yapacaksın ki, samimi olasın. Demokrat olasın...
****
AK Parti'yle ilgili yıllar önce yazdığımız bir yazının bir bölümünde şunları ifade etmiştim: “Muktedir olamazsanız, mağdur olursunuz. Mağdur olursanız, iktidar olamazsınız. Devletle iş tutmaya kalkarsanız, birgün teslim olursunuz. Düzeni değiştirmek isterken muktedir olamazsanız, düzenin değiştirmesine tabi olursunuz ve ona benzerseniz. Sonuç olarak, yüzde bilmem kaç ile gelirseniz gelin; muktedir değilseniz ve demokrasiye, hukuka, özgürlüklere inanır gibi yaparsanız, bir gün hukuksuzluğun öyle ya da böyle kurbanı olursunuz. Demokrasiyi, özgürlükleri, adaleti, hukuku sadece kendiniz için isterseniz, ötekinin hukukunu es geçersiniz bir gün kendiniz de mağdur olursunuz.”

Son söz: Ötekinin hukukunu es geçen otoriter cumhuriyet yanlıları bugünün mağduru oluyorlar. Ve ben yine aynı düşünceleri paylaşmadığım mağdurların yanında oluyorum. Dünün mağdurlarının ise; bugünün ötekinin hukukuna saygı göstermeyenlere dönüşüyor olması ne büyük bir trajedi. Demokrasi ancak ötekinin hukuku üzerinden kurulabiliyor. Ötekileri olmadan ve hakları olmadan demokrasi bir şey ifade etmiyor.