content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

30 Oca

Fransa Ve Soykırım!

Malum olduğu üzere, geçen hafta Fansa Senatosundan inkâr yasası geçti. Bildiğimiz gibi Ermenilere bin dokuz yüz on beşte “soykırım” yapılmadı demek artık suç sayılacak.
Sanayileşme çağı olan on dokuzuncu yüzyıldan itibaren hanedanlıklar yerini milletlere bırakmaya başladı. Dünya

yeniden şekillenirken toprağa bağlı yönetimlere dayanan imparatorluklar parçalanarak etnik kimliklerin ön plana çıktığı milletleşmeye geçilmeye başlandı. Yani, özellikle bin sekiz yüz ellilerden sonra yaklaşık yüz yıl dünyanın yeniden şekillenmesiyle geçti.

Sosyolojik ve siyasal olarak (Çarlık Rusya’sı, Avusturya-Macaristan gibi) Osmanlı İmparatorluğu da parçalanmış yerlerine küçüklü-büyüklü milli devletler kurulmuştur. Burada Çarlık Rusya’sını ayırmak gerekir. Çünkü, Rusya’da bin dokuz yüz on yedi yılındaki Sosyalist devrimini yapanlar söz verdikleri halde devrimden sonra sözlerinde durmamışlardır. Her ne kadar milliyete dayanan devletler kurdurmalarına rağmen bağımsızlık vermemişlerdir.
Özetlersek; Birinci dünya savaşından sonra parçalanan imparatorlukların yerlerine kurdurulan milli devletler ikinci dünya savaşının sonunda –galip gelen- iki ideolojik (ABD ve SSCB) devlet tarafından iki kutuplu olarak yönetilmişlerdir. Bütün sistemler bu iki kutupluluk üzerine kurulmuş, mücadeleler bu sistemler için yapılmıştır. Yani görünürde dünya (sözde özgürlük)Kapitalizm ile (sözde işçi sınıfının iktidarı) Sosyalizm arasında amansız mücadele ile boğuşmuştur. Hâlbuki bunlar iki süper gücün (ABD ve SSCB) arasındaki danışıklı dövüş ve biraz da atışmadan başka bir şey değildi.

Buraya kadar anlattıklarımız bilinen şeylerdir. Ermeni olayları da Osmanlının parçalanması sürecinde yaşanmış olaylardır. Bu karşılıklı itişmedir ve bu itişmenin içinde zamanın bütün büyük devletleri vardır. Ayrıca bu itişmeler sadece Ermenilerle de alakalı değildir. Nitekim Balkanlarda ve Kafkasya da yaşananları göz önüne alırsak ve hele dokuz yüzlerin başında yüzde sekseni Azeri Türkü olan Erivan’ın çok değil yirmi-otuz yıl sonra nüfusunun yüzde yirmilere düşmesini başka türlü izah edemeyiz.
Yani bir “hengâme” yaşanmış, filler tepişmiş, altta kalanlar ezilmiştir. Mesela, gayri Müslimlerin askere alınmadığı Osmanlı da Müslümanlar cephede çarpışırken geride kalan gayri Müslimlerin Müslüman halka zulüm yapması her zaman göz ardı edilir. Hâlbuki Anadolu da yaşanları bu etkenden ayrı düşünmek mümkün mü?
Demiştik ki;
Günümüz de dünya yeniden şekilleniyor. Bu şekillenmenin ideolojik alt yapısı şudur; Büyük devletler kendi içlerinde –gerek güçsüzleştirerek, gerekse ekonomik ve siyasal olarak- baskı altına aldıkları etnik gruplara verdikleri kültürel hakları gerekçe göstererek etkileri altına almak istedikleri devletlere “demokrasi” adı altında birtakım dayatmalar yapmaktadırlar. Aslında bütün amaç geri kalmış devletleri baskı altına almak, etki alanlarını genişletmektir. Mesela –yeri gelmişken- ABD’nin Irak da katlettiği ve vesile olduğu bir milyon Müslüman’ın katledilmesini günü gelip ABD zayıfladığında tarihler soy kırım olarak adlandırmayacak mı? Ya da Fransa’nın, İngiltere’nin sömürgelerinde yaptıklarını gelecekte tarihler sorgulamayacaklar mı?
Fransa’nın bu tavrını –aşağılık duygusuna kapılmadan- yeniden şekillendirilmek istenen dünyamız ile ilgili mücadelenin bir parçası olarak görmek gerekir. Dolayısıyla, Türkiye bunu görmeli ve –eğer oyun kuruculardan olmak istiyorsa- ona göre kartlarını oynamalıdır. Zaten Fransa da bu duygularla hareket etmektedir, Fransa’nın Ermenilere ne olduğu umurlarında bile değil. Ermeni soykırımı yoktur demek ve bu konuda ciltler dolusu kitap yazıp tv programları yapmak işin magazin tarafıdır. Önemli olan yeniden bölüşülen dünyada oyun kurucu olmanın bilincini idrak etmektir. Bundan sonrası teknik işlerdir…

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank