- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Ey Vatanım Güzel Kırım

“Yıl 1944… 18 Mayıs gecesi saatler 23.00’ı vururken Kırım Tatarlarının evlerinin kapısı da vuruluyordu. Uyku şaşkını açılan kapılardan içeri silahlı askerler giriyordu. Evdekilere sadece on dakika veya onbeş dakika veriliyordu. Emir büyük yerdendi; Stalin emretmişti. ”

İlgili Haberler Ey vatanım… Güzel Kırım… NEVVAL SEVİNDİ – Bütün Kırım Türkleri evlerinden atılacak, topraklarından sürülecekti. Beş yaşında bir kızın eli bebeğine gitti, asker dipçikle vurdu kırdı bileğini. O gün 12 yaşındaydı. Bugün 72 yaşında o günü anlatan Kırımlı, ağlıyor çaresizlikten. Bir kadının çocuğu yuvada kalmış, almasına izin yok. İkinci Dünya Savaşı sonunda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) Devlet Başkanı Stalin, iki saat içerisinde, evlerinden hiçbir eşyayı almaksızın, bulundukları köyün – kasabanın – şehrin meydanında toplanmalarını istiyordu.

Evini terk etmek istemeyenler zorla götürüldü. Direnenler, dipçik darbeleriyle hemen oracıkta öldürüldü. Hayvan taşıyan vagonlara doldurulan Kırım Türklerinin 57 bini 5 yaş altı çocuk, 68 bini ise 60 yaş üstü yaşlılardı. Hiç hava almadan bir ay vagonlardan indirilmediler. Orada çocuklar doğdu, çocukların üstlerini örtecek tek bir mendil bile olmadığından herkes elbisesinden bir parça kesti verdi. O yamalı kundağa sarıldılar.

Orada 13 kardeşten 11’i öldü, çocuk cesetleri vagonlardan atıldı, çünkü ölüleri gömmeye izin yoktu. Tren Özbekistan’a gidiyordu. Durmuyordu. Kabartay, Sibirya, Kırgızistan, Kazakistan’a gidiyordu, durmadan… Tuzlu balık yedirilen insanlara su verilmiyordu, çoğu da susuzluktan öldü. Açlıktan öldü. Tren gıcırtısı cenaze marşıydı kulaklarda, dinmeyen. Nereye gittiği bilinmeyen. Mayıs’ın 18’inde Kırım’daydım. Kırım Türklerine yapılan soykırımın 65.yılı nedeniyle. İstanbul Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin davetlisiydim.

Başkan Celal İçten, TRT’den Zafer Karatay ile birlikte Türkiye’nin her yerinden gelen Kırım Türkleri derneklerini temsil ediyordu. 35 dernek temsilciydi. 1989’da perestroyka politikasıyla birlikte Tatarlar ülkelerine kaçak veya resmi dönmeye başladılar. Beklenen izin ,1990 yılının Temmuz ayında çıktı. Kırım Türklerinden bir grup, 2-3 ay süren çileli yolculuktan sonra ata yurduna döndü. Sürgünden dönenlerin sayısı 260.000 civarında. Daha bir o kadarı dönüş izni bekliyor, imkân arıyor. KIRIM’DA MATEM GÜNÜ 18 Mayıs günü Kırım Özerk Cumhuriyeti başkenti Simferopol (Akmescit)’deydi herkes. Tüm dünyaya dağılmış Kırım Türkleri ilk kez gelmişti vatanlarına.

Kırım genel matemi 18 Mayıs’ta Lenin heykelinin bulunduğu merkez meydana kadar yürüyüşle başladı. “Bütün Dünya Kırım Tatar Kongresi”nin ilki gerçekleşti Akmescit’te. 16 ülkeden gelmiş Kırım Tatarları tarihi Han sarayda toplandılar. Davulların sesine heyecanla çarpan kalpler eşlik etti. Kırım halk kahramanı ve bugün Kırım Tatar Milli Meclis başkanı Mustafa A. Kırımoğlu misafirlerle 800 kişinin geldiğini söyledi. Bu konuda yıllardır çalışan Kırımoğlu, soykırımı Batıya kısmen anlatabildiklerinin altını çiziyor. Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerin hiç bilmediğini , yeni yeni öğrenmeye başladıklarını anlatıyor hüzünle. Sürgüne gönderilenlerin çoğu hayatta değil, şimdi çocukları da 50-60 yaşına gelmişler. Üçüncü kuşak dillerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. “Sürgünün amacı özvarlığımızı, kültürümüzü yok etmekti” diyor Mustafa Kırımoğlu.1956’a kadar dillerini konuşmak, kültürlerini yaşamak yasaktı bu halka. Stalin öldükten sonra nefes almalarına izin çıktı. Kültür eserleri yok edilmişti.

Elyazmaları ve yazılı belgeler yakılmıştı. Mezarlıklar yok edilmişti. 50 yıl anadilde okul yasaktı. Bugün çocukların sadece onda biri Tatarca öğreniyor. Çoğu mecburen Rus okullarına gidiyor. DOLANDIM KIRIM’IN DAĞINI TAŞINI/KAYGI, HASRET SARMIŞ GARİP BAŞIMI “Birlik beraberlik pazardan alınan bir şey değildir. Ancak birlikte yapabiliriz. Halkımız bölündü bize birlik gerek” diyor mikrofondaki ses. Bir pankart uzanmış göğe: “Evlatlarınıza vatan sevgisi aşılayın.” Mavi Kırım Tatar Milli bayrağı dalgalanıyor her yerde. Binlerce insanın geldiği miting meydanında mavi bayraklar arasında bir tane kırmızı-siyah büyük bir bayrak var. “Bu ne?” diye sordum. Ukrayna milliyetçilerinin bayrağıymış ,”Biz de buradayız” demek için gelmişler!

Binlerce soykırıma uğramış Tatar Türkü arasında özgürce bayraklarını sallıyorlar. Kırım Tatarcası dünyada kaybolma tehlikesi altındaki dillerden diyor bir kadın yanımda. Kırım Tatarı babası Romanya’da doğmuş, halası Romanya’da kalmış, babası Türkiye’ye yerleşmiş, oğlu ve torunu Türkiye doğumlu Fikri Bey’in. Kanada’da, ABD’de, Almanya’da akrabaları var. Bir avuç leblebi gibi dağılıp gidivermiş aileler.

Eski Tatar mahallelerine gidiyorum. Evler duruyor. Mahallede ve evlerde Tatar yok! Hepsi Rus veya Ukraynalı artık. Baskı bugün de devam ediyor. Kırım Tatar Milli Meclisi kaç kez bombalanmış kaç kez saldırıya uğramış! Bugün Kırım Türklerinin soykırımına kulak tıkayan dünyada bir tek Romanya parlamentosu 1944 soykırımını tanıyan yasa çıkarmış. Köstence’de yaşayan Tatarlar ‘Tatar Medeniyet Enstitüsü’ kurulsun diye yasa da çıkarmışlar. Sürülen Kırım Tatarları’na ne evleri, ne toprakları geri veriliyor. Yoksulluk içinde yaşayan bu insanlar buldukları topraklara bayrakları dikip burası bizim diyorlar.

Gecekondularını dikiyorlar. Buna da ‘Basıp alma topraklar’ deniyor. Buralarda dört beş yıldır elektrik, su, gaz ve hiçbir altyapı olmadan yaşıyor aileler. İçler acısı bir ölüm kalım savaşı…. İz kalmasın diye köyleri bile yakan Ruslar Sivastopol’de ki müzede yapılmış panoramada Kırım savaşı’nın asli unsuru olan Osmanlı askerleri bile silinmiş! Yoklar! Mağlup Ruslar ise galip gibi savaşı anlatıyor! Tarih dünyada böyle yazılıyor. Biz seyirciyiz zaten.

Kırım Tatar Türklerinin soykırımı çok uzun bir hikaye. Dinledikçe ağladığınız, ağladıkça şaşırdığınız ve insanlığınızdan utandığınız bir hikaye. KIRIM HAKKINDA BİLGİ… Ukrayna Cumhuriyetine bağlı, 30.000 kilometrekarelik alana sahip Kırım Muhtar Cumhuriyeti’nde 2.600.000 insan yaşıyor. Etnik dağılım şöyle: Ruslar % 67, Ukraynalılar % 22, Kırım Türkleri % 10 orana sahip. Yarımadada 30 bin Yahudi, 5 bin Ermeni, 2 bin 500 Alman, bin 500 Bulgar, 800 Karaim (Yahudi dinine mensup Türk) ve 500 Kırımçak (İsrail Yahudi’si) yaşıyor.

PORTRELER SAFİYE NEZETLİ (1918-2002) Kırım davasının bir neferi olan Safiye hanım İstanbul Kırım Türkleri Derneğinin de harcında var. Zengin ve asil bir aileden olan Safiye hanımın babası şehit edilmiş. Kendisi de uzun,renkli bir hayat yaşamış. 6-7 dil bilen ,çok entelektüel bir hanımefendi Safiye hanım. 1920′de Bolşevikler yüksek Mirza olan babasını öldürmüş.Aistokrat diye….Tam bir sivil toplumcu olan Safiye hanım 2.dünya savaşında Almanya’da götürüldüğü kamplarda bir Türkle tanışıp Brezilya ya bile gidiyor.Büyük macera sonunda vatanı Kırım’a dönerek ve 1.5 yıl sonra ölüp toprağına gömülmesiyle bitiyor. Bir abide kadın. Lütfü Osman: 2.Dünya savaşı sırasınd aköylerini partizanlara yardım ediyorsunuz diye Almanlar yakıyor. Sonra ALmanlara yardım ettiniz diye Ruslar Kırım’dan sürüyor onları. şu anda Kırım el sanatları öğrettiği bir merkezi var Bahçesaray’da. Kıırm davasının sessiz bekçisi mektup: İyi günler, Hayırlı Cumalar Nevval Hanım.

Dün Kırım Tatarlaraı hakkındaki yazınızı okudum. Bittim… Ah, Ah… Ne zulumler görmüş insanlar. Kırım: Soy “kırım” milleti kırmak… Ezelden isimlerine takılmış sanki bu akibet…O dönemde ölen binlerce masum insanlar inşallah şehiddir. biz öyle inanıyoruz. Şehidlerin yeri ise cenneti aladır. Rabbim bu dünyadakie evlatlarına nesillerine gün yüzü göstersin. Yüzlerini güldürsün. Bizlere de ders çıkarmayı nasip etsin. Vatan sevgisini toprak sevgisini, milli manevi kültürü evlatlarımıza aktarmanın ne kadar zaruret ve ihtiyaç görev ve sorumluluk olduğunu vicdanlara duyursun Rabbim. Bu hususta millet olarak çok lakaytız.

Sözde vatan sevgisi var millet sevgisi var, kahramanlık hisleri var ama bunlar çok sığ ve içi boş. Farkında olmadan kendimizi başka kültürlerin kucağında bulmuşuz. Ziya Paşa’nın enfes ifadesiyle “Yaktı nice canlar o nezaketli tebessüm. Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir.” Evet hep o nezaketli tebessüme kandık… Fatih