- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Demokrasi mi, O da Ne?

Toplum hayatında, insanların dillerinden düşürmedikleri bazı sihirli kelimeler ve kavramlar vardır. Demokrasi kelimesi bunların başında geliyor. Neredeyse bir asırdan beri tüm dünyada demokrasi, demokratlık, sosyal demokratlık, demokratik solculuk, ….vb. kavram ve söylemlerle politika yapılır.

Devletin yapısını ilgilendiren siyasi bir kavram olan “cumhuriyet” ile toplumsal karar verme metodolojisi olarak, siyasi rejimlerin temel “nitelik”lerinden, sadece bir tanesi olan “demokrasi” kelimeleri, uzun yıllar boyunca, birbirleri ile eş anlamlı olarak kullanılmış ve halen de kullanılmaktadır.

1970’li yıllardan sonra ise, bu kavramların, hem kategori ve hem de mahiyet bakımından birbirlerinden farklı oldukları giderek daha iyi anlaşılmış ve günümüzde artık, bu kelimeler birbirlerinin yerine kullanılır olmaktan çıkmaya başlamış olmakla birlikte, hala demokrasinin “siyasi bir sistem” olduğu şeklindeki anlayış devam ediyor.

Bu, sadece Türkiye’yi ilgilendiren bir husus değildir aslında; bu yöndeki anlayışlar dünyada da hayli yaygındır ve kişilerin ya da kurumların (mesela siyasi partilerin) siyasi anlayış ve özellikler bakımından “demokrat” olmaları söz konusudur!

Türkiye’de ise, demokrasinin ancak “cumhuriyet” rejiminde geçerli olabilecek bir kavram olduğu düşünülür. Halbuki, “demokrasinin beşiği” olarak adlandırılan İngiltere’de, monarşi rejimi yürürlüktedir ve orada hala son sözü, Kraliçe ve monarkların meclisi olan “Lordlar Kamarası” söylerler. Bu konuda, Belçika ve İsveç gibi, benzer başka Avrupa ülkeleri de vardır.

Dolayısı ile, siyasi ve toplumsal konularda bir karar verme yöntemi olan demokrasiyi, siyasi rejim (devlet modeli) yerine koymamak gerekiyor.

Bugün Türkiye’de, neredeyse, “demokrat olmayan” hiç kimse yoktur! Hiçbir zaman karşımızdakini (bırakın söylediğini kabul etmeyi) dinlemediğimiz halde, yine de demokrat insanlarızdır!

Bizi mecbur eden ve gücümüzü aşan bir etken olmadan, yapacağımız hiçbir işte, asla bir başkasının görüşünü (bırakın kabul etmeyi) sorma gereğini bile duymadığımız halde, yine de demokratızdır… Her zaman ve hemen her konuda “en doğrusunu” biz biliriz ve özel hayatımızda, çalıştığımız yerlerde, aile içinde vesair her yerde, son derece demokrat insanlarız Allah için!..

Günümüz dünyasında, dünyanın diğer ülkelerinde demokrasinin nasıl algılandığını, demokratik yöntemlerden nasıl yararlanıldığını; aileden, en geniş anlamdaki toplumsal organizasyonlarda demokratik metodolojinin hangi yöntemlerle kullanıldığını da hiç merak etmeyiz. Bizim, sağda solda okuduğumuz bazı kitaplarda demokrasinin “iyi bir şey” olduğu yazıyor… Çevremizdeki herkes de zaten bu görüşte… O nedenle biz de, kaçınılmaz olarak demokratızdır.

O kadar!

Demokrasi denen kavramın, siyasi bir sitem olmadığı, birden fazla kişiyi ilgilendiren hemen her konuda bir “ortak” karar verme metodolojisi olduğu da biz pek ilgilendirmez! Eğer konu bizi ilgilendirmiyorsa, kararın ne kadar demokratik bir şekilde alınıp alınmadığı bizim için çok önemlidir. Bizi ilgilendiren konularda ise, en demokratik yol, bizim söylediğimizin “doğru” olduğunu gösteren yoldur.

Öte yandan, kendimizi herkese demokrat olarak takdim ederiz ve bu konuda, başkaca bir delile de gerek yoktur! Sadece biz böyle söylediğimiz için, hiçbir şüpheye yer olmaksızın demokratızdır; hem zaten, bunun anlaşılamayacak bir yönü var mı ki?!. Eğer Türkiye’de yaşıyorsak, her yerde, her zaman ve her vesile ile, demokrat olduğumuzu söylememiz yeterlidir.

İşte bu demokrasi anlayışımız nedeniyle, en olmadık konularda zıt kamplara bölünür; adeta piknikte ip çekmece oynayan öğrenciler gibi, toplumsal potansiyelimizi ve enerjimizi (tabii bu arada zamanı da) heba eder dururuz. Sonra da ülke ve toplum olarak geri, kalmışlığımızın tüm faturasını başka milletlere ve devletlere çıkaran sohbetlerde, birbirimizi avutmakla geçer yıllarımız…

Çünkü, gerek millet olarak ve gerekse kişisel bakımdan bizde her şey bulunur; ama, “kusur” asla!