content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

06 Kas

Dağınık 29 Ekim Notları

Daha önce de bir yazımda kullanmıştım, Ahmet Hakan’ın tespitidir;

Dünyanın her yerinde gazeteciler yeni makalelerini yazmak için masa başına oturduğunda “Acaba ne yazsam, ne konu bulsam?” diye düşünür. Türkiye’deki gazeteciler ise “Bu kadar konu içinden hangisini seçip yazayım?” diye...

29 Ekim sabahından bu yana, köşe yazımın taslağını üç kez silip, baştan kaleme aldım. Her seferinde, tam bitirip “oh” dediğimde yeni bir gelişme, yazdığım şeyleri eski kıldı...

Baktım olmuyor, çareyi tuttuğum notları satır başlarıyla derlemekte buldum.

Buyrun, gündemin hızından başı fena halde dönmüş bir gazetecinin gözünden 29 Ekim :

CHP’Lİ VEKİLLER : Televizyondan ve internet sitelerinden Ankara’daki yürüyüşün görüntülerine, fotoğraflarına baktığımda aklıma ilk gelen bu oldu : CHP’li milletvekillerinin tümü orada mı? Laf aramızda, kendi düzenledikleri eylemlerde, yürüyüşlerde BDP milletvekillerinin en önde yürümesine, polisten jop, su, gaz hatta mermi yemesine, gıpta etmişimdir. Aynı şeyi CHP’li vekillerden de görmek istedim ama büyük oranda hayal kırıklığına uğradım.

OĞUZ KAAN SALICI : CHP İstanbul İl Başkanı’nın tören alanındaki askerlere “Bakın siz koruyamadınız, iş bize düştü.” diyerek çıkışması, aslında CHP içindeki geniş bir kesimin düşünce yapısını ve hislerini temsil ediyordu. Salıcı gaf mı yaptı yoksa bilinçli olarak tabanın sesini mi dile getirdi? Lakin ne olursa olsun; memleketi yönetme işini askere verip, her olayda askerin arkasına sığınmanın getirdiği sonuçtur bu... 12 Eylül faşist darbesini yapan, solcuları içeri atıp idam eden, yeşil sermayenin önünü açarak bugünkü iktidarın temellerini atan da bu asker değil mi?

CUMHURİYETÇİLER? : Özellikle sosyal medyada, yürüyüşten ve çıkan olaylardan bahsedilirken, bir tabirin çok fazla kullanıldığını gördüm; “Cumhuriyetçiler”. Amerika’da siyaset  iki kanada ayrılmıştır; Cumhuriyetçiler ve Demokratlar... Oysa Türk siyasi jargonunda yerleşmiş böyle bir tabir yok. Bizde solcu var, sosyal demokrat var, solun ortası var, ılımlı sol var, ‘cumhuriyetçi’ yok. Tek ağızdan çıkar gibi, onlarca, yüzlerce farklı kaynaktan aynı nitelemeyi duyunca “bunun altında bir şey var” diyen paranoyak yanım depreşti...

GERZEKÇE : Yükselen seslerin içinde, birbirleriyle gerzeklikte yarışan iki tanesi; ulusalcıların “Kürtler yürüyünce müdahale etmiyorsunuz, onlara serbest, bize yasak.” tepkisiyle; karşı cepheden, Kürt milliyetçilerinden gelen “Oh olsun, biz joplanırken seyrediyordunuz, sizin başınıza gelince kıyameti koparıyorsunuz.” cevabıydı... Bu kafalar var oldukça bu ülkede hiç bir şeyin değişmeyeceğine ve gittikçe de kötüye gideceğine dair kanaatim güçleniyor.

KAYIKÇI KAVGASI : Olaylara detaydan değil de, ‘büyük resimden’ bakınca, şunu görüyoruz. Daha önceki bayramlarda, iktidar stadyum törenlerini kaldırdı ve hatta diktatörya örneği vererek, “Bırakalım halk istediği gibi kutlasın.” dedi. Muhalefet kıyameti kopardı, “Bayramlar yasaklandı!” dendi. Bu bayramda, iktidar “Stadyumda yapılacak, hep birlikte kutlanacak.” dedi, muhalefet “Biz stadyumda tören istemiyoruz, sokaklarda kutlamak istiyoruz.” diye itiraz etti... Sonuçta, iki taraf da, sırf maraza çıkarmak için, kendi kendisiyle çelişmeyi bile önemsemedi.

BİLE-İSTEYE : Yaşananlara dışarıdan, uzaktan bakınca diyorum ki; bu tartışmalar, bu kavgalar, bu gerilim, halkın sokaklara dökülmesi, karşılıklı atışmalar, sataşmalar... İki tarafın da işine geldi. İki taraf da, kendi tabanından puan kazanabilmek için, bilinçli olarak hareket etti, ipler bile-isteye gerildi... Tam seçim üzeri, iki liderin de böyle bir meydan okumaya, böyle bir el-enseye, böyle bir güç denemesine/gösterisine ihtiyacı vardı.

ERDOĞAN’DAN ÇİFTE MEYDAN OKUMA : Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim krizinden çifte meydan okumayla, taraftarlarının gözünde çifte puanla ayrıldı. Kılıçdaroğlu ile atıştıktan sonra, ayak üstü Cumhurbaşkanı Gül’e de kılıç çekti. Gül’ün valilere talimat verdiği iddiasına “çift başlılık” yorumu yaptı ve üslup dairesi içinde “Benim işime karışma. Kendi yetkini aşma.” mesajı verdi. Aslında bu, Ecevit’in Ahmet Necdet Sezer’in kafasına anayasa kitabı fırlatması kadar önemli bir krizdi ancak üzerinde durulmadı.

SALICI İSTİFA EDERSE : Dün gün içinde kimi yayın kuruluşlarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın istifasını istediği haberi duyuldu. Ancak başta bizzat Salıcı olmak üzere, CHP’ye yakın kaynaklar bu iddiayı şiddetle reddetti. Kılıçdaroğlu’ndan ise henüz bir yalanlama, doğrulama gelmedi. Eğer böyle bu tip görevden alma / istifa isteme olayı gerçekleşirse, CHP’nin iç dinamikleri, hele ki hayati öneme sahip İstanbul örgütü büyük bir deprem yaşar. Bu deprem beraberinde ‘yeni CHP - eski CHP’ kavgasını da getirir. Az önce dediğim gibi, Salıcı’nın malum sözlerinin altına imza atacak bir çok CHP’li var. Kılıçdaroğlu bu denge değişikliğini göze alabilir mi? Yoksa hazır önünde toparlanmak için bir yıl varken, bir ‘iç temizlik operasyonuna’ mı girişir?

Kaan Göktaş
twitter.com/kaangkts | facebook.com/kaangkts

 

Kaynak : http://www.internethaber.com/daginik-29-ekim-notlari...-13439y.htm#ixzz2BIwlVM00

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank