- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Çocuklarımız ve Savaşlar…(*)

Saat gecenin 03.28’i…Yatmadan önce Okyanus’un odasına uğruyorum. Uyuyor, tüm güzelliği ve saflığı ile… Dakikalarca seyrediyorum. Kollarına bakıyorum hafif soğuk… Kaloriferi kontrol ediyorum, normal… Kollarını üzerindeki battaniye ile örtüyorum…O her zaman ki gibi, ellerini battaniyenin altından çıkarıyor… Zaten üzerinde yorgan da tutmuyor… Altını değiştiriyorum…. Gözlerini açıyor, o müthiş beni derinden sarsan gülümsemesi ile gülümsüyor… Su veriyorum, tüm susamışlığı ile içiyor… Ardından gözlerini tekrar  kapatıyor… Ben yine seyretmeye devam ediyorum… O yine battaniyeyi üzerinden atıyor… Ben yine kapatıyorum…Ve biliyorum ki, o yine üzerinden atacak… Bende çocukluğumda öyleydim…Yorganı üzerimden atardım, tutmazdım… Gecenin bir yarısı annem genellikle babam gelir üzerimi kapatırdı…Diyorum ki, bana benzemiş…
***
Ardından yine uyanıyor, yine aynı gülümseme…Kurban olurum ben onun gülümsemesine… Tüm çocuklar aynı mıdır? Oğlumuz müthiş güleç bir çocuk…Tebessümünü hiç eksiltmiyor… Sadece ağlarken unutuyor, tebessüm etmeyi…Sorunu çözüldükten sonra, sonra yine aynı gülümseme ile ta derinlerden göz bebeklerinize kilitleniyor… İçimize işliyor bakışları… Karnı açsa, gazı çıkmamışsa, altı çişli ise ağlıyor… Başka türlü nasıl anlatsın ki, derdini… Konuşmaya başlayınca neden ağlarlar çocuklar, istenilen yapılmayınca… Tahmin ediyorum, bebekliklerinden geçen bir bilinçaltı davranışı ağlayarak istemek…
Büyüdükçe anlıyoruz, neden ağlar çocuklar, neden gülerler… Mutlu olunca gülünür… Gerçekten öyle mi? Mutlu olunmadan da gülündüğü olunmaz mı? Siz hiç kızdığınızda, sinirleriniz gerildiğinde güldüğünüz olmadı mı? Olmuştur. Yada mutsuz olduğumuzda ağlarız…Üzüldüğümüzde ağlarız… Ancak siz mutlu olduğunuzda da ağlamadınız mı? Doğumhanede Okyanus dünyaya geldiğinde ve hemşirenin kolları arasında gördüğümde, hıçkıra hıçkıra ağlamıştım… Size de olmuştur… Demek ki, gülmek ve ağlamak her zaman mutlu olduğumuzda ve üzüldüğümüzde derinden sarsıldığımızda yaptığımız tepkiler değil… Aslında gülmek ve ağlamak aynen mutluluk ve mutsuzluk gibi kardeş…

***
Tüm kavramların karşıtlarıyla beraber olması gibi… Bir kavramın karşıtı yoksa ya da eylemin, bir değer ifade etmiyor. Örnek savaş varsa, barışın anlamı var… Savaş olmadan barış neyi ifade eder ki? Ya da barışı bilenler için savaş yıkıcı bir sonuçtur… Barışı yaşamamış biri için, savaş sanki bir yaşam biçimi yanılsaması yada gerçeği ol(a)maz mı? Oğlum Okyanus, güleç bir çocuk…Tüm çocuklar gibi…
***
Gecenin şuanda 03.51’i… Ve ben yazmaya çalışıyorum… O’nu seyretmek hayat gibi…O’nu düşünmek, hayatı duyumsamak gibi… O’nu seyretmek, ‘iyi ki, çocuklarım var’ diyebilmenin keyfini yaşatıyor bana… O’nun güleçliğini görmek, gülmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu hatırlatıyor bana…Gülmemenin, suratı asık tutmanın, somurtmanın anlamsızlığını onun güleçliğini görünce daha iyi anlıyorum…Bir çocuğu yetiştirmenin, derinliğini ve emeğini hissetmek… Aynı zamanda çocukların savaşlarda yitirilmesinin anlamsızlığını da ve acısını da…Hangi savaş bin bir emekle büyüttüğümüz çocuklarımızın ölmesinden değerli olabilir ki?
***
İyi ki, bir oğlum daha olmuş… İyi ki çocuklarım var… Ve ben bahtiyarım…Gecenin bir yarısı ve yazıyorum…Ve hiçbir çocuğun savaşlarda, yargısız infazlarda, işkencelerde, terör saldırılarından öldürülmemesini, Hiçbir anne ve babanın evladını yitirmemesini, acısını yaşamamasını diliyorum… Gecenin yarısı ve ben Okyanus’u yüzümde bir tebessümle seyrediyor ve yazıyorum… İyi ki, yaşıyorum ve bahtiyarım… Diğer yarımız Gecenin bir yarısında kentin ıssız sokaklarında Ve bir yarımla dolaşıyorum. Diğer yarım ise yok Halbu ki, ben diğer yarımla bir bütünüm… Bir yarım yoksa ben olamam ki… Ve diğer yarım olmadan, Kentin ıssız sokaklarında yarı başıma dolaşıyorum . Gecenin bir yarısında kimsecikler farkına varmadan… Yarım olarak sokakları arşınlıyorum…
Not: Aylar önce yazılmış bir yazı…