İnsanların en önemli özelliği, manevi ve ruhi yapıya sahip olmalarıdır; bu manevi yapı eğitilerek güçlendirilmelidir. Elbette bu yapıya sahip insan, olgunluğun bir noktasına kadar yetiştiğinde kendisini bağımsız bir hale getirir, artık anne ve babasına ihtiyacı olmaz.
Anne-baba ve eğiticiler çocukların cismi yönden gelişimlerine özen gösterdikleri gibi, onların manevi duygularını yetiştirmeye ve geliştirmeye de dikkate etmelidirler. Bunu dikkate almamak insanın, cismi yönden gelişmesine ancak ruhi ve manevi yönden zayıf kalmasına sebep olur. Bunun tam tersi de mümkündür; bir kimsenin bedeni yönden cılız ve zayıf olup, ruhi yönden güçlü, kuvvetli ve dirençli olması da mümkündür.
İnsanın bedenini, bir bademin kabuğuna ve ruhunu ise bademin içindeki yumuşak çekirdeğe benzetebiliriz. Elbette herkesin de bildiği gibi, bademin kabuğundan daha çok, içi ve özü önemlidir. Kabuk ise daha çok koruyucudur. Kur’an-ı Kerim insanın bu yönü ile ilgili olarak “öz” tabirini kullanmıştır. Kur’an-ı Kerim’de bazı insanlar hakkında “ulul elbab” (öz ve akıl sahipleri) tabiri kullanılmıştır. Elbette öz ve akıldan kasıt kafamızda yer alan beyin değildir; insanın ruh yapısıdır. İşte insanın bu özelliğini terbiye etmek ve güçlendirmek gerekir.
Bir çocuğun vitamine, güneş ışığına, temiz havaya ve buna benzer şeylere ihtiyacı olduğu ve bunların temininde kusur edildiğinde onun gelişiminde aksaklıklar görüldüğü gibi aynı çocuğun ruhunun da, gıdaya ve tabiri caiz ise, vitaminlere ihtiyacı vardır. Ruh için gerekli olan en önemli ve etkili vitamin ise “Muhabbet ve sevgi vitamini”dir.
Bazı baba ve anneler, çocuklarının her yönden ihtiyaçlarını karşılarlar; başka bir deyişle yiyecek, giyecek, iyi bir yaşam ortamı sağlamak gibi şeylere özen gösterir ama çocuklarına gerekli ilgi ve muhabbeti göstermeğe önem vermezler. İşte bu çocuğun ruhi yönden gelişememesine ve zayıf kalmasına sebep olur.
Sağlıklı bir görünüşe sahip olduğu halde, sürekli sıkıntı içinde olup üzgün olan bir çocuğa rastlamışınızdır mutlaka. Hakkında az bir araştırma yapıp, yaşantısına baksanız, sevgi ve muhabbet yönünden daha az ilgi gösterildiğini ve sevgi ve ilgiden yoksun olmasının bu yavrucukta ters bir tesir bıraktığını göreceksiniz.
İlgi ve muhabbetten yoksun bir çocuk, susuzluk çeken, susamış bir insana benzer.
Susamış bir insan su bulduğunda, hatta o su düşmanın elinde olsa bile, susuzluklarını gidermek için ona doğru gider ve düşmanın elinden su içer. Eğer anne ve babalar evlatlarına sevgi ve ilgi göstermezlerse, düşmanı olsa bile, çocuklar bu sevgiye olan ihtiyaçlarını gidermek için kendilerine sevgi gösteren herhangi bir şâhısa bağlanırlar.
Bundan dolayı zararlı insanlar, baştan çıkarmak istedikleri çocukları, ilgi ve muhabbet yoluyla kendilerine çekerler. Toplumun bu kara noktaları, muhabbetten yoksun olanların, neye susamış olduklarını iyice bilirler. Bir çocuğun da bu ilgiden etkilenmesi doğaldır; her ne kadar onlar için bu bir yenilgi olsa bile.
Çocuklar nerede sevgi görseler oraya doğru yönelirler, aynı susuz kalmış bir insanın su olan yere yönelmesi gibi.
Bazı anneler, çocuklarına yaptıklarını fazla görüp, evlatlarının bunca zahmetten sonra kendilerine saygı ve sevgi göstermediklerini, üstelik başka şahıslara karşı daha yakın davrandıklarını görünce gayet üzülür ve şaşırırlar. Bunun sebebi, annelerin ve babaların çocukları için maddi yönden rahat bir yaşam ortamı sağlamak için yeterince zahmet çekmelerine rağmen ancak bundan daha önemli olan ilgi ve sevgi unsurundan gaflet etmeleridir. Yavrucağın sevgiye olan ihtiyacı doyurulmadığından dolayı size olan ilgisi azalmış ve uzaklaşmıştır. Bunun yerine ona sevgi ve muhabbet gösteren başka şahıslara yönelmişlerdir.
Başka bir ifadeyle çocuklar doğal olarak kendilerine sevgi, ilgi ve dostluk gösteren şahıslara karşı bağlılık hissederler. İşte bu doğal yapı, doğru yolla tatmin edilmediği zaman çok tehlikelidir. Şeytanlar bu yapıdan iyi bir şekilde istifade edip, çocukları fesat ve kötülüğe doğru çekmekteler. Yani şeytanlar bir insanı kendilerine doğru çekmek istediklerinde bu zaaf noktasından yararlanırlar.
Gençlerimizin bir kısmı bazı kötü niyetli ve azgın insanların oyunlarına gelip, aile ve sağlıklı toplumsal çevrelerinden uzaklaşarak, bu kötü emelli şahısların etkisi altına girmektedirler. Bunun temel nedeni ise, anne ve babanın çocuğunun maddi ihtiyaçlarının yanı sıra, onun manevi ve ruhi ihtiyaçlarını dikkate almamaları ve onların muhabbete olan susamışlıklarını göz ardı etmeleridir. Yavrucaklarını dış dünyaya karşı korumasız ve aciz halde bırakmalarının neticesinde, onlar kendi dünya ve ahretlerini tehlikeye atmaktadırlar.