content

30 Eki

Cezalar, Doktorları Defansa Çekiyor!

Son birkaç senedir giderek daha çok duymaya başladığımız bir tâbir var: Defansif tıp. Buna çekinik tıp veya savunma tıbbı diyenler de var ama futbola bu kadar meraklı bir memlekette defansif tıp tabirinin daha çok rağbet görmesi gayet normaldir.Defansif tıp aslında yeni çıkmış bir uygulama da değildir. Hatta ta Hipokrat zamanından beri her doktorun zaman zaman adını bilmeden başvurmak zorunda kaldığı bir yöntem olduğunu söylemek bile yanlış olmaz.

Tıbbî sebeplerle uygulanan defansif tıp

Defansif tıbbı iki ayrı grupta değerlendirmek gerekir. Birincisi tıbbî sebeplerle uygulanan defansif tıp, diğeri ise tıp dışı korkularla uygulanan defansif tıp.

Tıbbî sebeplerle veya tıbbî endişelerle uygulanan defansif tıp, doktorun eğitim, bilgi, tecrübe eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi, hastaya ayrılan zaman azlığı, iş yükü fazlalığı, yorgunluk gibi sebeplerle de yapılabilen 'masum' bir uygulamadır.

Bazı haddinden fazla 'titiz' doktorların farkında bile olmadan zaman zaman defansif tıp uygulamalarına karışabilecekleri de unutulmamalıdır. Bu tür defansif tıbbın gerçek amacı, hastanın teşhis ve tedavisinin doğru yapılmasıdır.

Tıp dışı korkularla uygulanan defansif tıp

Tıp dışı korkularla uygulanan defansif tıp tâbiri ile, doktorların görevlerini yaparken "çeşitli korkular (görev sırasında şiddete uğrama, şikâyet edilme, cezai takibata uğrama veya tazminat davası açılma olasılığı) duymaları sebebiyle kendilerini emniyete almak için yaptıkları davranış ve uygulamalar" kastedilir.

Defansif tıp, doktorların vazifelerini tıbbın gerektirdiği gibi yapmaktan çok şikâyet unsuru olmayacağını düşündükleri şekilde yapmaları olarak da tanımlanabilir.

Burada asıl önemli olan, hastaların teşhis ve tedavilerinin en kısa zamanda, en az masrafla, en rahat şartlarda ve hastaya en az acı veya sıkıntı verecek şekilde yapılması değil, hastaların teşhis ve tedavileriyle ilgili uygulamaların doktorların başına bir iş açmamasıdır. Bu yazımda esas konumuz tıp dışı sebep ve korkularla uygulanan defansif tıptır ve bundan sonra defansif tıp denildiği zaman anlaşılması gereken bu olmalıdır.

Defansif tıp bir taraftan sağlık harcamalarını artırırken ve doktorlar ile laboratuvarların boş yere zamanını alırken diğer taraftan hastayı gereksiz masraflara ve daha da önemlisi risklere sokar.

Defansif tıpta başvurulan başlıca davranış ve uygulamalar

BİR: Teşhis ve tedavi için gerekli olmadığı halde istenen her türlü kan, idrar, beyin-omurilik sıvısı tahlilleri; tomografi, MR, anjiyografi gibi radyolojik incelemeler; gastroskopi, sistoskopi gibi endoskopik incelemeler; efor testleri; solunum fonksiyon testleri; alerji testleri; nükleer tıp incelemeleri; biyopsiler...

Burada, her gereksiz tetkikin defansif tıp kavramı içinde değerlendirilmesinin yanlış olacağını hatırlatmak isterim. Mesela, kamu hastanelerinde uygulanan performans sistemi ve muayenehane hekimliğinde özel laboratuvarların tetkik başına komisyon vermeleri de gereksiz tetkiklerin yapılmasına yol açıyor; ama bunların sebebi defansif tıp değildir.

İKİ: Teşhis ve tedaviyi etkilemeyecek olan gereksiz konsültasyonlar.

ÜÇ: Hastanın gerekli olmadığı halde müşahede altına alınması veya hastaneye veya yoğun bakıma yatırılması.

DÖRT: Ağır ve komplikasyon ihtimali riski yüksek hastaların teşhis ve tedavilerinin üstlenilmemesi ve bunların başka merkezlere sevki.

BEŞ: Saldırgan tutum içinde olan, tartışma yaratmaya meyilli hasta veya yakınları dolayısıyla teşhis ve tedavi sorumluluğunun alınmaması.

ALTI: Hastalığın ağırlığının ve komplikasyonlarının abartılması, en seyrek rastlanan komplikasyonların sık görülüyormuş gibi sunulması suretiyle hastaların korkutulması.

Uygulanma sıklığı

Defansif tıp, birçok ülkede çok sık başvurulan bir uygulamadır; özellikle de gelişmiş ülkelerin bir sorunudur.

Mesela, JAMA isimli dergide yayınlanan ve 2005'te yapılan bir araştırmada defansif tıbbın ABD'de doktorların yüzde 93'ü tarafından uygulandığı belirlenmiştir. Başka bir deyişle defansif tıp uygulamayan doktor hemen hemen yok gibidir. Defansif tıbba en çok acilciler ve cerrahlar başvururlar; bunlar içinde de kadın-doğum uzmanları, beyin cerrahları ilk sıralarda yer alırlar.

Archives of Internal Medicine isimli dergide ABD'de 2.416 doktor üzerinde yapılan ve 2010 yılında yayınlanan bir araştırmada da doktorların yüzde 91'inin defansif tıp uyguladıkları belirlendi.

Durum ülkemizde de farklı değildir. Bundan 5 sene önce yürürlüğe giren yeni TCK'dan sonra defansif tıbba yönelen doktorların sayısı giderek artmaya başlamıştır.

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim dalında araştırma görevlisi Dr. Yusuf Aynacı, uzmanlık tezinde Konya il merkezindeki tüm hastanelerde hasta-hekim ilişkisi yaşayan hekimlerle anket çalışması yaparak defansif tıp uygulamalarını araştırmıştır.

Ankete cevap veren 760 hekimden 94'ü (yüzde 12) hakkında, tıbbî malpraktis iddiası nedeniyle en az bir defa dava açıldığı tespit edilmiştir. En yüksek dava edilme oranları ortopedi ile kadın hastalıkları ve doğum (yüzde 16) branşlarında gerçekleşmiştir. Bunu, pratisyen acil servis hekimliği (yüzde 15), genel cerrahi (yüzde 7), dâhiliye (yüzde 7), çocuk hastalıkları (yüzde 6) izlemiştir.

Anket sonuçlarına göre, bu hekimler yeni TCK'dan daha fazla tedirgin olduklarını ve bu yüzden defansif tıp uygulamaları gerçekleştirdiklerini, daha fazla tetkik istediklerini, daha fazla ilaç yazdıklarını, daha fazla konsültasyon istediklerini, daha fazla endikasyonsuz hasta yatırdıklarını, kayıtları daha detaylı tuttuklarını ve görüntüleme tetkiklerini daha sık istediklerini ifade etmişlerdir.

Gelelim neticeye

Önümüzdeki senelerde defansif tıp kavramı ile çok sık karşılaşacağınızdan ve hatta bu uygulamalardan herkes gibi nasibinizi alacağınızdan hiç şüpheniz olmasın.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank