content

16 Oca

Buna da Şükür… Rahmi Alınan Hastanın Gözü de Alınabilirdi!

İzmir’de, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’nde 4 yıl önce, katarakt ameliyatı olmak için ameliyathaneye getirilen Saadet Kılınç’ı (60), aynı yaşlarda başka hastayla karıştırıp rahmini alan, aralarında doktor, hemşire ve anestezi uzmanının da bulunduğu 15 kişinin yargılandığı dava sonuçlandı.

Aralarında anestezi uzmanının da bulunduğu 3 sanık 2 ay 15′er gün hapis cezasına çarptırdı, diğerlerinin beraatine karar verildi. Mahkeme hapis cezalarını da erteledi.

Meslekdaşlarıma geçmiş olsun diyor ve bu olayla ilgili olarak kaleme aldığım ve “Adamın Biri Doktora Gitmiş… Gidiş O Gidiş!” isimli kitabımda yer alan yazımı tekrar sunuyorum:

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde, katarakt ameliyatı yapılması gereken bir hastanın ameliyathanede dosyalar karıştığı için rahminin alındığı haberini herhalde duymayan kalmamıştır.

Bu, yanlış ameliyat edilen ne ilk ne de son hasta. Üstelik bu ‘yanlış ameliyat’ lar sadece bizim ülkemize özgü bir şey de değil. Bu tür olaylar Avrupa’ da da Amerika’ da da dünyanın her yerinde zaman zaman oluyor.

Yanlış ameliyat denince aslında dört farklı şey anlaşılması lâzım: Birincisi bu olaydaki gibi ‘yanlış hastanın ameliyat edilmesi’. İkincisi hastanın ‘yanlış tarafının ameliyat edilmesi’; meselâ sağ dizi yerine sol dizinin açılması. Üçüncüsü ‘yanlış yerden ameliyat edilmesi’; meselâ yanlış omura veya yanlış parmağa cerrahi girişimde bulunulması. Dördüncüsü de ‘yanlış cerrahi tekniğin uygulanması’.

Bu olayların sıklığı hakkında güvenilir bir istatistik bilgisi bulmak çok zor; zira hastaneler olsun, doktorlar olsun bu tür yanlışların duyulmasını tabii ki istemiyorlar ve ellerinden geldiği kadar da bunları saklamaya çalışıyorlar.

Gene de elimizde az sayıda da olsa yanlış hasta ameliyatlarıyla ilgili araştırmalar ve bir takım veriler var:

Meselâ, Amerika’ da kısa adı JCHAO olan kuruluşa yedi yıllık sürede ‘gönüllü’ olarak yapılan bildirimlerde 17 hastanın başka hastanın yerine ameliyat edildiği belirlenmiş. Buna karşılık, sadece New York eyaletinde ‘zorunlu’ bildirimlerde 4 senelik bir zaman diliminde 27 kişinin yanlış ameliyat kurbanı olduğu ortaya çıkmış. Aradaki fark gönüllülük ve zorunluluk ile izah ediliyor, ama zorunlu bildirimlerin bile doğruluğundan şüphe duymamak imkânsız.

Araştırmalara göre yanlış ameliyatların çoğu ortopedistler tarafından yapılıyor; onları genel cerrahlar, beyin cerrahları ve ürologlar takip ediyor. İnanılır gibi değil ama, Amerika’ da yanlış ameliyat yapıp yapmadıklarını gönüllü olarak bildirmeleri istenen 1050 ortopedistten yüzde 21’i en az bir kere bu hataya düştüklerini söylemişler. Hatta bunların 23’ ü bu hatayı iki kere, biri ise tam üç kere tekrarladıklarını bildirmiş. Şaka falan değil; Amerikan Ortopedi Akademisi, cerrahlara ameliyattan önce ameliyat edilecek yeri çıkmaz mürekkeple işaretlemeleri tavsiyesinde bulunuyor. Ortopedik bir ameliyat için Amerika’ ya gitmeye hazırlananlara önemle duyurulur.

Yanlış ameliyatlara en az göz cerrahisinde rastlanıyor. Amerika’ da 1982-2005 yılları arasında 106 yanlış göz ameliyatı yapılmış. Bunlar içinde 15 tane yanlış göz ameliyatı var. Bu, bir milyon göz ameliyatında 69 yanlışın yapılması demek olsa da, gene de korkutucu geldi bana. Göz bu, diş gibi 32 tane değil ki, hadi biri gitti gider kalanı bizi idare etsin.

Risk faktörleri

İsim benzerlikleri, dikkatsizlik, hastanenin iş yükünün fazlalığı, personel azlığı yanlış ameliyat riskini artıran en önemli faktörler.

Hatırlatmakta yarar var: Yanlış ameliyat riski cerrahın yaşı ve tecrübesi ile de artıyor. Gençlere göre, yaşlı ve tecrübeli cerrahların yanlış ameliyat yapma ihtimalleri daha fazla imiş.

Gelelim neticeye

Bence bu olayı tıbbi değil, insani bir yanlış olarak değerlendirmek daha doğru olur. ‘Hatasız kul olmaz’ diyip olayın iyi taraflarını görmeye çalışalım.

Birincisi, artık olan olmuş, hasta rahmini kaybetmiş; onu bir daha yerine oymak mümkün değil. Yanlış ameliyat yüzünden hastanın sağlığını ciddi şekilde etkileyen bir durumun ortaya çıkmamış olması ve en önemlisi de hayatını kaybetmemiş olması çok sevindirici, çünkü bu yüzden ölen hastalar da oluyor.

İkincisi, rahmi alınan hastanın 55 yaşında olması da çok memnuniyet verici; çünkü 55 yaşına gelmiş bir hanım için rahim artık işe yaramayacak bir organ demektir. Ya bir de rahmi alınan hasta doğurganlık çağındaki bir kadın olsaydı, işte o zaman felâket olurdu.

Üçüncü sevinilecek nokta, karışıklığın ters yönde gerçekleşmemiş olması. Meselâ, rahmi alınacak hastanın Allah korusun gözü alınmış olabilirdi.

Dördüncüsü de, dünyanın gelişmiş ülkelerinde menopoz çağına girdiklerinde herhangi bir şikâyetleri olmasa da kanser riskinden kurtulmak için rahim ve yumurtalıklarını aldıran pek çok hanım olduğunu hatırlatmak isterim. Yanlışlıkla rahmi alınan bu hanım belki de ileriki yıllarda rahim kanserine yakalanacak ve bu yüzden de hayatını kaybedebilecekti. Hem artık rahim ağzı kanseri aşısı olmasına da gerek yok.

Ben, ‘her işte bir hayır vardır’ sözüne çok inanırım.

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank