- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Bugün 28 Şubat!

"Önce şüpheli, daha sonra sakıncalı kategoriye ayrıldım. İhracıma yakın, ilk sicil amirim olan Korgeneral, 'Sen mesleğinde başarılı, dürüst bir hâkimsin. Devlete bağlı, pırıl pırıl bir Anadolu çocuğusun. Ancak sen kendini köylülükten kurtaramadın. Resmi ideolojiye bağlı değilsin. Resmi ideolojiye dokunan yanar' demişti" diye konuştu. Bir komutan bana "İnançlıysan, Atatürkçü ve cumhuriyetçi olmazsın. Sen şeriatçısın" dedi. Bir askeri doktor, Yüzbaşı Y.B.'nin eşini başörtülü olduğu için tedavi etmek istemedi. Birçok asker, eşleri başörtülü olduğu için askeri lojmandan çıkmak zorunda kaldı.Kurmay Albay S.Y. içki içmediği halde içiyormuş gibi görünmek için kadeh kaldırdı. Birçok astsubay sarhoş numarası yapmak zorunda kaldı Yukaridaki satırlar 28 Şubat sürecini yaşayan ve ordudan ihraç edilen bir hakim albayın anılarından alınma.

Sizlerde bunun gibi hikayeleri sayısız kereler okumuş ya da dinlemiştirsiniz. Ve bu olaylar Sovyetler Birliğinin yıkılıp dünyanın yeni bir düzene doğru yol aldığı yıllarda geçiyor. Bu süreçte kim haklı kim haksız, veya anlatılanlar gerçekmiydi yalanmıydı bunları irdelemekten ziyade şu soruyu sormadan edemiyorum.

İkibine ramak kala Türkiye’de böyle olaylar neden cereyan etti? Öyler ya, 28 Şubattan yaklaşık yetmişbeş yıl önce bir imparatorluğun küllerinden yeniden inşa ettikleri bu ülke hala sen, ben, ilerici gerici, laik, irticacı gibi kavgalar veriyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir.

Bu yanlışlığın bütün vebali bu ülkeyi sağlam ayaklar üzerine kuramayıp hala milleti hizaya çekmeye çalışanlarındır. Konuya bir başka yönden yaklaşalım; Bugün Tunus’a, Mısır’a ve Libya’ya bakıp hem acıyoruz, hem de gülüyoruz.. Bir nebze de alay ediyoruz. Acıyoruz çünkü bu özgürlükler çağında hala diktatörlerden kurtulmak için can alınıp can veriyorlar. Gülüyoruz hem de alay ederek gülüyoruz,çünkü bu ne bağnazlık diyoruz. Peki milyonlarca Arap milleti başlarındaki bu dikdatörlerden çok mu memnundular, ya da afyon mu yutmuşlardı. Ne memnunlardı ne de afyon yutmuşlardı. Onlar kör cehalete ve açlığa kurban edilmişlerdi. Bir de “laiklik ve modern yaşam”adına zapturuzap altına alınmışlardı.

Bir şeyi de atlamayalım, halkı tüm hizaya getirmeler “ulu büyük kurtarıcılar” adına yapılıyordu. Mesela “bizi melun düşmanın elinden kurtaran ulu büyük önderimiz filanca şunu emrederdi, bunu emrederdi” gibi... Öyle ya minnet borcumuz var,”emir baş üstüne”... Ama şunu da gördük ki güçlü, erişilmez, deha kabul edilen sözüm ona liderlerin ancak bir hafta dayanma güçleri varmış. Hepsi tası tarağı toplayıp gittiler. Üstelik tüm yolsuzluklarını ve ahlaksızlıklarını ortaya dökerek. Arkalarından vah diyenleri bile olmadı. Demek ki güç onlarda değilmiş, güç onları kukla gibi oynatanlardaymış. Şimdi onlar iki şeye yanıyorlar; Birincisi iktidar olmanın nimetleri ellerinden gitti, ikincisi ise kendilerini bu güne kadar iktidarda tutanlar tarafından alaşağı edildiler, üstelik deşifre edilerek.

Ne acı değil mi?...Gel de dertlerine yanma...Tıpkı bizimkiler gibi...