- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Beyaz Yalan Olur mu?

‘’Günah işlemenin birçok araçları vardır, fakat yalan bunların hepsine uyan bir saptır.’’
- Oliver Wendell HolmesHepimiz masum doğuyoruz ve yalan söylemeyi yaklaşık dört yaşından sonra öğreniyoruz. Çoğunlukla da etrafımızdaki insanlardan... Kandırmak ve kandırmanın getirdiği çıkarlar sözkonusu olduğunda yalan söylemek en kısa yol olarak görünüyor. Trafik sıkıştığı için geç kaldığı yalanını söylemeyen kaç kişi vardır aramızda? Bir randevuya uyuduğu için geç kaldığını söylemek ne kadar kolaydır. Eskiye uzanarak söylersek, akşam elektrik kesildiği için ders çalışamamışsınızdır mesela.

Bazen koktuğumuz için çarpıtırız gerçekleri, bazen de sıkıntı yaşamamak, geçici mutlulukları bozmamak için. Hatta meşhur ‘sihirbaz’ filmindeki en etkili sahnelerden birisinde, insanların aslında kandırılmak istediklerini, hakikatten ziyade hoşlarına giden yalanı tercih ettikleri söylenir.
Doğruyu söyleyen insan cezalandırılıyorsa, yalan söylediğinde seviliyorsa, elbette bu durum farkındalık kapsamına girene kadar bireyi yalan söylemeye ve kendi varoluşunu yalan üzerinden ifade etmeye yöneltir.
Gerçek böyle midir? İnsan gerçekte kandırılmak mı, gerçeği her zaman ve her şartta bilmek mi istemektedir ? Felsefeciler bu bahsi tartışa dursunlar, ben yalanın insan kalbinde ne büyük tahribatlar yaptığını, insanda en temel duygulardan biri olan güven duygusunu nasıl sarstığını  tahmin bile edemeyeceğimizi söyleyebilirim.

İnsan kalbine yalan söylemek, -rengi ne olursa olsun- iyi gelmez.
Evlilik ve ilişkilerde sıkça başvurulan yalan, uzun vadede temel güven duygusunu sarsar ve pek çok sıkıntının kaynağı haline dönüşür. Evliliklerde belki de en çok yalan söylenilen alan eski ilişkilere dair olanlardır.  Yalan, söyleyeni gerçeklikten koparır,  yalan söyleneni ise şüphe-evham kumkumasına dönüştürür. Hiçbir ilişkiye yalan iyi gelmez. Gerçeğin bir kısmını zamanından önce söylemek ayrıdır, gerçeği kişisel çıkarlar doğrultusunda menfaat için çarpıtmak ise apayrıdır.

İnsan, en büyük yalanları en yakınındakilere söyler. Bazen stresli bir durumdan kaçınmanın kısa yoludur yalan, bazen suçlanmaktan kurtulmanın kestirme yolu, bazen de cezalandırılmaktan muaf olmanın... Peki, ya sonra? Kısa süreli bir ‘kurtuluş’ getiren yalan, uzun vadede pek çok hasarlı kalp bırakacaktır geride. Mesela “Annem/babam bile yalan söylüyorsa, bu dünyada kime güvenebilirim?” diyen bir çocuk ömür boyu kimselere güvenemeden yaşadığında, bunun vebalini kim omuzlayabilir? Eşinin yalanlarına şahit olmuş bir adam veya bir kadın, evlilik gibi uzun ve kısmen zahmetli bir yolda yol arkadaşına nasıl güvenecektir?

Bazen de karşımızdakini kırmamak, üzmemek veya onu kaybetmemek adına söylenen yalanlar vardır. “Yediğim en güzel yemekti”, giyene hiç yakışmamış bir elbiseye “sana çok yakışmış” demek gibi. Bu tarz ‘beyaz yalanlar’ da bizi sahici ve samimi ilişkiler kurmaktan kopararak sahte ve yüzeysel ilişkilere  mahkum eder.

Egolarını koruma  ihtiyacı her şeyden fazla olan insanlar yalan söylemekte sınır tanımazlar. Egolarını korumak için, bir süre sonra,  kendilerinin bile inandığı yalan bir dünya kurabilirler.

Bir defa kişi, kendi kendisine yalan söylemeye başlamışsa, herkese yalan söylemeye kolayca başlayabilir. Aslolan insanın kendisine yalan söylemeyi bırakması ve yalanla kanattığı kalbini yalandan arındırmaya niyet etmesidir… Bedeli ne olursa olsun… Yalan söylemenin bedeli doğruyu söylemekten daha fazladır. Çünkü, beyaz olsun pembe olsun tüm yalanlar kalbi karartır. İnsan ilişkilerindeki en temel esas olan güvenin kaybolmasına neden olur. Bir ilişkide güven kaybolmaya başlamışsa, geriye hiç bir şey kalmaz.

Yaşadığımız zamanlarda beyaz yalanların kalplerini kararttığı insanlardan, birbirlerini gerçekten sevebilmelerini beklemek nasıl mümkün olabilir? Sevginin olmadığı bir zaman ve zeminde yaşanan her şey, kocaman bir yalana dönüşmeyecek midir?