- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

“Ben Demiştim!” Demeyi…

“Ben sana dememiş miydim?” lafını duymak hiç hoşumuza gitmez. Bu sözü duymak birisini haklı çıkarmış olmaktır çünkü. Sırf iyiliğimiz için söylenen bir şeyi kulak arkası ettiğimiz içinyaşanan acı gerçek, karşımızdakine bu cümleyi söyleme hakkı verir. Bazen de biz, bir başkası için söyleriz. Ya da söyleyemeyiz de işimizden geçiririz. Onun yürüdüğü yollardan daha önce geçtiğimiz için onun göremediğini görmek, haklı olarak uyarma isteği doğurur. Ne kadar yumuşak bir dille yaparsak yapalım, eğer karşı taraf hazır değilse, görme isteği ve anlama niyeti yoksa, boşa çaba harcarız.

Bir yandan gördüğümüz bir gerçek vardır ve sevdiğimiz kişi yokuşa doğru gitmektedir. Diğer yandan tüm yolları deneriz ama dinletemeyiz bir türlü. İnsan olmanın da acizliği burada başlar. Görmemiş gibi yapsak canımız acır, söylesek sözümüz geçmez. Bazen Fuzuli’nin dediği gibi “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”diye söyleniriz içimizden. Önünde dursak vazgeçiremeyiz ve herkes kendi hayatını yaşar. Kendi hayatını yaşarken de kendi hatalarını yapar.

Bazen bu hatalar sadece hata yapana zarar vermediği ve herkese zararı dokunduğu için daha bir çırpınız ama olmaz.

Sonra aradan zaman geçer ve bazen insanlar sizin çok zaman önce gördüklerinizi görmeye, anlatmaya çalıştıklarınızı deneyimlemeye başlar. Pişman olurlar fakat çoğu kere iş işten geçmiş, kırılan kırılmıştır. İçinizden “Ben demiştim!” demek geçer ama enkaza dönmüş olanı bir de siz acıtmak istemezsiniz içinize atar, o kelimeleri tesellilere dönüştürmeye gayret edersiniz...

Mesela anne-babasıyla uzun yıllar bir meseleden dolayı küs olduğu için uzak duran birine evlat olarak alttan almasının, anne-babanın yaşarken affedilmesinin önemini hatırlatırsınız ama duygular bir türlü affetmeye dönmez. Ne zaman anne-baba ebedi âleme gider, o kişi anne veya baba olur, anlar ve ağlar. “Ben demiştim...” demek istersiniz diyemezsiniz...

Tartışmalı bir ilişkide “Boşanmayı bir kere daha düşünseniz, bir süre ayrı kalsanız, durumu değerlendirip neleri değiştirebileceğinizi gözden geçirseniz...” dersiniz. Ama taraflar birbirinden kurtulmak için adeta bir yarışa girdiklerinden, sizin sesiniz duyulmaz. Aradan biraz zaman geçer. Çocuklar sorun çıkarmaya başlar. Hayattaki tek derdin diğerinin varlığı olmadığını anlamaya başlayan taraflar, “Acaba’’ile başlayan soruları sormaya başlarlar. “Ben demiştim...” demek istersiniz, diyemezsiniz...

Çocuğunuza sözünüz geçmez mesela. Zamanında derslerine dikkat etmesini, elinden geleni yapmasını söylersiniz. Fakat her seneyi çift dikişle geçerken yaşıtları arayı açtıklarında durumu fark etmeye başlar. Odasında üzülürken, gizli gizli ağlarken, içinizden kaçıncı defa “Ben demiştim!” demek geçer, diyemezsiniz...

Kendinize de defalarca belli şeyleri söylersiniz. Belli dersleri hatırlatırsınız ama yine hata yaparsınız. Kendiniz söyler, kendinize dinletemezsiniz. “Daha erken yatarsam, daha verimli bir gün geçiriyorum.” dersiniz fakat yine geç yatar, geç kalkar, bir ömrü basit bir alışkanlığı oturtabilmek uğruna heder edersiniz de ders almazsınız...

İşte insan taraflarımız...

Peki ya “Sahibimiz” acaba bize “Ben size ‘ölümlüsünüz’ dememiş miydim?” demeyecek mi? Bu dünya hayatına çok bel bağlamayın. “Bir gün geldiğiniz gibi gideceksiniz!” diye her fırsatta söylemiyor mu ve bizim pişmanlıklarımızla beraber bize “Ben size dememiş miydim?” demeyecek mi?

O gün gelmeden önce bu duygularımızı iyi tanımak ve önceliklerimizi yeniden gözden geçirmek zamanıdır sanırım. “Ben demiştim!” dediğimiz kadar, birilerinin ve en önemlisi “Sahibimizin” de bize her an söylediği ve bizim ne yazık ki dinlemediğimiz o kadar çok şey var ki... Acılarımız da bunlardan besleniyordur, kim bilir?