content ÖZGEÇMİŞ 31.08.1977 Tarihinde Bartın merkezde doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi kendi memleketim olan Bartın'da okudum. Lisans eğitimimi ise Yüzüncüyıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde gerçekleştirdim. Okul hayatı sırasında ve daha sonra muhtelif yerel basın kuruluşlarında, değişik görev ve unvanlarda çalışma fırsatım oldu. Uzmanlık alanım İlahiyat olmasına karşın özel bir hobi olarak gazetecilik yapmayı, yazı yazmayı ve güncel ile kültürel olanı bir potada buluşturarak gündeme ilişkin yorumlamalarda bulunmayı tercih ediyorum. Yayıncılık hayatına Ortaokul sıralarında çıkan okul gazetesine verdiğim yazılar ile başladım ilk olarak. Gazete günlük olarak yayınlanırdı. Ben her hafta gazetenin hikaye bölümü için hikayeler yazardım. Düzenli olarak yazdığım yazılar, mezuniyet tarihime kadar devam etti. O sıralarda Ulusal yayın yapan gençlere yönelik Genç İstikbal dergisine de hikaye ve yazılar gönderiyordum. Bu türden amatör yazı çalışmalarını geliştirmek maksadıyla, başta Milli Gazete olmak üzere Yeni Şafak ve Vakit gazetelerine yazılar gönderdim. Muhtelif vesilelerle kaleme aldığım yazılarım aralıklı olarak yer buldu. İlk aktif gazetecilik deneyimim Van'da yayın yaban bölgesel Şark Yıldızı gazetesinde gerçekleşti. Üniversite eğitimimi görürken gazetecilik mesleğini sürdürmeyi hedeflemiştim. Orada röportaj muhabirliği, köşe yazarlığı ve redaktör olarak çalıştım. Yaklaşık olarak 3 yıl boyunca düzenli biçimde söz konusu gazetede çalıştım. Bununla beraber yine Van'da yayın yapan Bölge Gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladım. Gazetenin yayın kurulunda bulundum. Öğrencilik hayatı sırasında üç sayı çıkan Gençliğin Sesi ve bir sayı çıkarabildiğimiz Ranuna dergilerinin yayın hayatına atılmasında aktif rol oynadım. Bu dergilerde yayın koordinatörlüğü ve yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulundum. Daha sonra Konya'da yayın yapan Merhaba Gazetesinde 2002 yılında altı ay süreyle köşe yazıları kaleme aldım. Şu anda yayıncılık dünyasının dışında, akademik çalışmalar ile ilgileniyorum. İlahiyat alanında Yüksek Lisans eğitimi tamamladım. NOT: Aşağıda iki adet yazı örneğimi gönderiyorum. Bu yazıları word formatında ekte dosya şeklinde de gönderiyorum. 1977 yılının Şubat ayında Bartın'da doğdum. Şu anda bir gazetede çalışıyorum. Daha çok güncel ve kültürel konular ile ilgilenirim.
21 Eki

Bardakoğlu, Diyanet’e ‘Mülakat’la mı Başkan Oldu?

Diyanet İşleri Başkanlığının Ekim ayı içerisinde gerçekleştirdiği ve 16 Ekim’de sonuçlarını açıkladığı Kur’an Kursu Öğreticiliği, İmam-Hatiplik ve Müezzin-Kayyımlık meslekleri yeterlik mülakat sınavları korkunç boyutta tepki ve protestolara sebep oldu. Tarihte görülmemiş ölçüde İlahiyat Fakültesi, İlahiyat önlisans ve İmam-Hatip Lisesi mezunlarından oluşmuş adayların mesleki ehliyet ve liyakat ölçüleri bir kalemde ve üç kişinin öznel kararı ya da dudakları arasında çıkan sözle ‘yetersiz’ kabul edilerek Diyanet’te çalışabilme olanaklarının önü kesilmiş oldu. Diyanet’in kuruluşuyla eş zamanlı olarak kronikleşen problemlerin değişen ve gelişen dünya ve Türkiye şartlarına rağmen varlığını sürdürüyor oluşu, toplumun ekseriyeti tarafından ilginç ve bir o kadar düşündürücü görüldü. Hükümetle aynı dönemde iş başına gelen mevcut Ali Bardakoğlu yönetiminin kayda değer hiçbir olumlu icraat ortaya koyamamasının sıkıntılarının bu tip skandal nitelikli çıkışlarla bastırılmaya çalışıldığı savı genel anlamda dile getirilmektedir.

Emsali bulunduğu muhtelif kurumların lider vizyonlu, iş bitirici kabiliyeti, geniş kültürel ve ilmi birikimi, bitmez tükenmez hizmet aşk ve şevkine sahip yönetimlerinin gerçekleştirdiği akıllara durgunluk veren değişim, performans ve hizmet düzeyiyle kıyaslandığında üçüncü dünya ülkelerinin miskin ve aciz memurunu hatırlatan duruşuyla üstlendiği görevin altında ezilen bir yönetim kadrosuna sahip Diyanet İşleri Başkanlığı, bu realiteye rağmen kendinden başka ‘adam’ tanımama tavrını yansıtan son mülakat sınavı sonuçları, zihinlere uçsuz bucaksız soruların üşüşmesine sebep olmaktadır. Hükümete lisan-i hal ile takatinin tükendiği gizli mesajı ile görevden muafiyetini talep ettiği ihtimali yanında, psikolojik anlamda düştüğü ezik konumu bastırmak için cami duvarına gayr-ı meşru ihtiyaçların giderilmesi için yönelmesi hadisesi de akıldan uzak tutulur değildir.

Yazılı yeterlik sınavını köklü ve cumhuriyetle yaşıt geçmişine rağmen Milli Eğitim Bakanlığı imkanları ile gerçekleştirecek kadar en basit sınav organizasyonunu dahi beceremeyen bir kurumun doğal olarak objektif kriterler bağlamında bir mülakat sınavı gerçekleştirmesi beklenemezdi. Gerçekleştirdiği mülakat sınavı öncesi hangi alanlardan nasıl, hangi ölçülere göre sınavın icra edileceğini duyurmadığı gibi, son anda oluşturduğu ve kimlerden, nasıl ve hangi kıstaslara göre oluşturduğu bilinmeyen komisyonlarla binlerce adayın geleceğine ipotek koyan Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm bu gelişmeleri ilgili olduğu İslami ilke ve esaslarla açıklanamayacak kadar içler acısı bir duruma düşmüştür. Yazılı şekilde sorulan temel dini bilgilerin mülakat sınavında tekrardan sorulması, önüne gelen adaya istenildiği ölçüde soruların yöneltilmesi, okuyuş tarzlarında ittifak edilen bir anlayışın yerleşmemesi ve her türlü etkiye sahip mülakat sınavlarında öznel değerlendirmelerin temel ölçüt kabul edilmesi gibi sebepler Diyanet’in düştüğü handikap olarak gözüküyor.

İslam, insanlar arasında adil davranılmasını ve herkese hak ettiği ölçüde payının verilmesini emretmektedir. Kendi öz anne ve babası veya diğer akrabaları dahi olsa hak ve adaletten ayrılmamasını ifade etmektedir. Bugün İslam’a müntesip olduğu halde imanın kalbine dahil olmadığı Müslüman’ın sayısı azımsanmayacak orandadır. Buna Diyanet’te dinin asıl kaynaklarıyla iştigal eden her düzeydeki personel de dahildir. Bu bağlamda Allah korkusuna dayalı emniyet duygusunun günümüz şartlarında varlığından söz edilememektedir maalesef. Ne yazık ki günümüzde kurumlar arasında torpilin geçtiği ve bu lafzın en fazla geçtiği kurum Diyanet olmaktadır. Diyanet İşleri Başkanının dahi siyasi otorite içerisinde etkili isimlere olan yakınlığı dolayısıyla bu göreve getirildi. Bu unvan için mülakat sınavına tabi olması halinde, çokça üzerinde durulan mülakat sınavları sıkıntılarından bu denli bahsedilemezdi. Sadece yeterlik sınavlarında komisyon üyelerinin başına buyruk karar vermesi değil, tüm görevde yükselme, nakil ya da görevlendirmelerde de aynı tarz takip edilmektedir. Sonuçta her aday işini kolayca halledebileceği bir üst yöneticiyle bir takım kirli oyun veya çıkar karşılığı ilişkiye girerek amacına ulaşabilme yoluna gitmektedir. Bundan kaynaklanacak vahim sonuçların vebalini kimin kaldıracağı ise cevabı malum bir sualdir.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank