- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Ayrılmadık , Aramızdaki Bahçe Büyüdü…

Günün birinde böyle bir yazı yazacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. Günler geçti ama acım hala taze. Elim bir türlü yazmaya gitmiyor, gidemiyor. Öte yandan da biliyorum ki yazsam, yazabilsem belki de acım biraz azalacak. Hayatın içindeki her şeyden daha gerçek olan ölümle yeniden yüzleştim. Her an gelmesini beklediğim ama sanki hiç beklemiyormuş gibi tepki verdiğim ölümü en yakınımda yaşadım.

Bu defa mart ayı hep geldiği gibi gelmedi. Hiç beklemediğimiz bir zamanda bir hastane odasında sevgili babamı ahirete uğurladık. Dilime yapışmış olan ‘kaybetmek’ kelimesini kullanmamak için azami dikkat sarf ediyorum. Biliyorum ki ‘kaybolmadı’ sadece aramızdan ayrıldı ve gitti. Bunu bilmekle kalbinde acıyı bir diken gibi hissetmenin ne kadar ayrı şeyler olduğunu sadece bu acının dar geçidinden geçenler anlayabilirler sanırım.

Basit bir prostat ameliyatı olacağı söylenmişti. “Hayata kaldığın yerden daha kaliteli devam edebilmen için ameliyat olsan iyi olur” demişlerdi.

Sevgili babacığım, her zamanki tez canlılığıyla bizlere teselli veren, ömrünü bizim için hiç düşünmeden hizmetle geçiren babacığım için her şey her zamankinden daha çabuk vuku buldu. Cuma günü karar verildi, ertesi hafta cuma günü babam artık aramızda değildi.

Ameliyat için gereken tüm tedkikler yapıldı ve her şey yolunda görüldüğünden onay verilmişti. Bu kararda tüm sevdikleri yanındaydı. Babamın uzun zamandır görmediği sevenleri de bu vesileyle bir şekilde ameliyat sonrası ziyaretlerde buluştular. Ölüm ihtimali hiç ama hiç aklımızda değilken, pazar günü için sabah kahvaltısı planları yapılırken, taburcu olmasına dakikalar kala, tüm eşyaları toplanmış hastaneden çıkmak üzereyken bir kan pıhtısı geldi ve onu bizden aldı.

Bir gece öncesi gördüğüm, sesini duyduğum, şakalaştığım babam gitmişti.

Buna inanmak o kadar zor ki…

Aklımızda binlerce soruyla kalakaldık…

İnanmanın derecesi ilk şok anında verilen tepkiyle ölçülüyorsa eğer, verdiğimiz tepki sessiz, uzun, derin bir acı çığlığıydı.

Her şeyi oradaydı; cüzdanı, gözlükleri, dişleri, eşofmanları… Fakat o yoktu.

Kendisi yetim yetiştiğinden midir bilmem bize bir kez olsun devrik gözle bakmadı, bir kez olsun istediğimiz bir şeyi gücünün yettiğince bizden esirgemedi. Bazı tercihlerimizi anlamasa da sorgulamadı. Kabul etti, kabul etmese de kabul edene kadar sessizce sabretti.

Üniversite yıllarımda örtünme kararı verdiğimde, bir hafta önce otobüse açık bindirdiği kızından çok farklı görünen yeni beni karşılamaya gelmişti. Elinde valizimde önümde yürürken, arkasında yerlere değin uzanan pardesüsü ve başörtüsü ile ben, ‘acaba ne der’ korkuları yaşarken ağzını açıp da bir kelime olsun söylememişti. Hayır, sadece bir cümle: “Nasılsın kızım”. Onun da korkuları vardı elbet: kızını kaybetme korkuları… Fakat o korkularıyla değil, her daim kimseyi incitmeme çizgisinde kalbiyle hareket etti.

İyi kalpli ve hizmet ehliydi. Oturduğunu bilmem. Daha geçen yaz tatilde elimde çay demliğini gördüğünde ‘Sen taşıyamazsın, ver bana’ dediğini hatırlarım. Bize hiç kıyamazdı ama hiç…

Babamın vefatıyla beraber onun hayatının farklı boyutlarını da görmüş oldum. Bize hizmet ettiği gibi etrafındaki herkese de yardım eden bir babam olduğunu fark etmiş oldum. Ani vefatı nedeniyle sevenlerinin üzüntüsüne şahit olduğumda ‘benim bir babam varmış ama babamın yüzlerce farklı bağ kurduğu insan varmış’ dedim kendi kendime. Boşa yaşamamış. Hayatına şöyle veya böyle dahil olan herkesle kalbi bir bağ kurmuş.

Şimdi kızları, tek oğlu, torunları, damatları ve sevgili anneciğim onun ardından, onun bıraktığı boşluğu onun yapmaktan memnun olduğu şeyleri yaparak doldurmaya çalışıyoruz.

İçimdeki bu acıya ne olur bilemiyorum. Sanırım 8 martta, bir günde daha bir büyüdüm. Hayat benim için daha farklı bir anlam kazandı.

Danışanlarımla kurduğum ilişkide anne-babaları olup olmadığını sorduğum, vefat etmişlerse nedenini ve tarihini öğrenerek geçtiğim o kısa bilgi alma aşaması, benim için artık bambaşka anlamlar ifade ediyor.

Dışarıda babama benzer insanlar gördüğümde onlara sarılmak istiyorum. Babaları olanlara gıptayla bakıyorum. Babama hiç küsmedim. Umarım onu da hiç küstürmemişimdir. Buna rağmen babamı özlüyorum. Baba veya anne yaşarken küs olmak, onlarla görüşmemek, onlar aramızdan ayrıldığında ne kadar acı vericidir düşünemiyorum bile. Sanırım zaman bizi sevdiklerimizden ayırmadan önce onlara; anne-babamıza daha çok zaman ayırmalıyız. Ben ayırdım sanıyordum ama yine de içim yanıyor. Sanki her zaman daha fazlası olabilirmiş gibi geliyor.

Sevgili babam gitti. Arkasından okunan dualarla, indirilen hatimlerle mekanı cennet olur inşallah. “Takdir geldiğinden tedbir gereksiz kalır” anlamında Hz. Ali’nin bir sözünü hatırlıyorum. Takdir geldi ve biz ne yaparsak yapalım takdirin önüne geçilemedi.

Benim babam dinçti, sağlıklıydı, yardım etmeyi severdi. İnsanların arkasından konuşmazdı. Bize merhametli olmanın, insanlara yük olmamanın, sabırlı olmanın erdemini gösterdi. Herkesin babası kendisine göre en değerli babadır ama benim babam dünyanın en mert adamlarından biriydi. Duygularımıza göre erken ama ecele göre tam zamanında bu dünyayı şimdilik bize bırakıp gitti. Gittiği yerde onu bizden daha çok sevenleri vardır inşaallah. Onlarla buluşmuş, bizleri unutmuştur umarım. Yeniden gerçek alemde buluşana değin her daim onu özleyeceğim ve ‘baba’ deyince içimin yanacağını bilmekteyim.

Babamın kızı olmaktan, onu tanıyabilmiş olmaktan ve böyle bir kızı olduğuna dair onu memnun etmiş olmaktan dolayı Rabbime şükrediyorum.
Duası kabul oldu; evlatlarının acısını görmekten çok korkardı. Yatağa bağlanıp yük olmaktan çekindiği için, ‘iki gün yatak üçüncü gün toprak’ diye duası vardı. Duası kabul oldu ama bu dua bizi bir- birimizden ayırdı. Şimdilerde hayatın içinde ölümün ne kadar açık bir biçimde bulunduğunu idrak etme sürecindeyim.

İnsanın sevdiğinin ölümüne dayanması çok güçmüş. Duygularımı ancak şimdi yazabildim ve böylece haber verebildim, daha öncesinde buna gerçekten gücüm yoktu.

Hayat varsa elbette ölüm olacak. Ölüm varsa elbette yeniden buluşma olacak. Özlemle o günü bekliyor olacağım.

Kardeşimin sevgili babama yıllar önce yazdığı şiirin bir parçasıyla bitirmek isterim

‘’Gitme Baba!
Gitme baba gitme!
Ben açlığa razıyım, ben üşümeye razıyım
Ben her şeye razıyım yeter ki gitme!

Beni dinlemezdi giderdi babam
Omuzları çökük başı dik
İçinde kar soğuğu aklında biz

...

Üniversite yıllarındayken bir gurbet gecemde
Geldi babam, girdi rüyama
Sımsıkı sarıldı bana benim ona sarıldığım gibi
Ve “Seni seviyorum oğlum” dedi
O gür sesiyle“Bende seni seviyorum babam” diyebildim ağlayarak
Sonra uyandım
Ağlamaktan ıslanan yastığımı çevirdim
Ve sildim sümüklerimi koluma
Kapadım gözlerimi yeniden
Haykırdım sessizce karanlık odamda“Ne olur bu sefer gitme baba!”