content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
29 Ağu

Asmayalım, Hadım Edelim!..

Balıkesir’de yayınlanan Birlik Gazetesi’nden Aziz Han arkadaşımız, haberine “Asamıyorsak, hadım edelim” diye son derece ilginç bir başlık atmış.

Efendim, geçtiğimiz günlerde Ayvalık’ta meydana gelen bir olayda, sapık ruhlu bir adam, henüz 4 yaşındaki bir kız çocuğunu, annesinin kucağından zorla alıp, kaçırarak defalarca tecavüz ettikten sonra koma halinde ormanlık bir alana atmıştı.
Çalışmak için karı-koca ve çocukları ile Sarımsaklı’ya gelen ve burada bir çadırda yaşam savaşı veren bu gariban ailenin başına gelen, belki de ülkemizin çeşitli yerlerinde rastlanan, sapık ruhlu birinin yaptığı sapıklıklardan herhangi biriydi.
Kaçıran, sanırım 40 yaşlarına yakın biri.

Kaçırdığı da dediğimiz gibi 4 yaşında, minik bir yavru. Ve, bu sapık ruhlu cani tarafından defalarca tecavüze uğruyor.
Sonra, bu sapık ruhlu adam, jandarmanın dikkati sayesinde yakalanıyor.
Yakalanınca da, ülkemizde idam cezası yasak olması nedeniyle, Aziz Han “Asamıyorsak, hadım edelim” diye ilginç başlığını haberine atıyor.

Ve, daha sonraki haberinde de Aziz Han, arkadaşı olan üroloji uzmanı bir doktorun da, hadım etmek için bir tek iğnelik işinin olduğuna da dikkat çekiyor.

Sanırım arkadaşımız Aziz Han’ın unuttuğu birşey var. Bu ülkede, bu tür sapıklar, ruh ve akıl hastası olarak kabul edilip, taş çatlasa 1 yıllık bir akıl hastanesinde gözetim altında tutulduktan sonra, yeni sapıklıklar yapabilmesi için de serbest bırakılıyor.
Bu ve benzeri onlarca örnek, hergün gazetelerin 3. sayfalarında yer almıyor mu?
Kanunlarımız, bildiğim kadarı ile 4 yaşında, ya da küçük bir çocuğa tecavüz edenin, akıl sağlığının yerinde olmadığını düşünerek, Adli Tıp Kurumu’na sevkediyor.

Eğer biraz da rol yapma kabiliyeti varsa, akıl sağlığı yerinde değildir raporunu aldığı takdirde de, ya Manisa’ya, ya Bakırköy’e, ya da başka bir yerdeki akıl hastanesinde gözetim altına alınıyor.
O da bir yıl boyunca. Sonra, akıllandığı(!) anlaşılırsa da serbest bırakılıyor. Durum bu yani...
Eh son örneklerinden biri de, Gönen canavarı diye bilinen kişi.

Gözü kırpmadan 4-5 kişiyi öldürdü. Uzun süren bir yargılamadan sonra, eskiye göre 46, yeniye göre 33 raporu aldı.
Sanırım ya artık serbest ya da serbest kalmak üzere.

Oysa ki, mahkemesi sırasında, öldüreceği kişilerin daha bitmediğini, sırada birkaç kişinin daha olduğunu, bunların arasında kendisinden olmadığını öne sürdüğü iki oğlunun da bulunduğunu söylüyordu.

Şimdi bu da serbest kalıp, dediğini yaptığı takdirde, acaba gerçek anlamda suçlu kim olacak? O mu, yoksa onun serbest kalmasını sağlayan kanunları yasalaştıranlar mı?
Bu nedenle, sapık olarak nitelendirilen bu cani ruhlu adamı hadım edilse ne olur edilmese ne olur?
Sivil anayasanın tartışıldığı şu günlerde, aynı zamanda ceza kanunumuzdaki bir takım maddelerin de bir kez daha ciddi anlamda elden geçirilmesi gerekmiyor mu?
AB’ye uyum yasaları çerçevesinde alıp da kendi-mize uyarladığımız bir takım kanunların, bize nasıl uymadığını zaman içerisinde hep birlikte görüyoruz.

İlerleyen yıllarda daha da farklı durumları da ortaya çıkacak.
Çünkü, Avrupalı ile aynı yaşam standardına ve aynı kültür seviyesi sahip olmadığımız için, aceleyle alıp kendimize uyarladığımız kanunlar, bize ne kadar bol geldi tek tek ortaya çıkıyor.
Avrupa’da bugün ne bir kan davası, ne bir berdel, ne bir namus cinayeti, ne 5-6 yaşlarındaki çocukların kap-kaç yaptıkları, ne de gasp olayları görülüyor.

Olmayan bir suça da ceza uygulamasını öngörmedikleri için, onların eksikliklerini bizler de ne yazık ki, AB’ye şirin görünme adına hiç dikkate dahi almadık.

Almayınca da sonuçları bu şekilde toplumda bir takım infiallere yol açıyor.
Baksanıza, adam ağabeylerine kızıyor, koskoca ormanı yakıyor... Sonra yakalanıyor, ilk duruşmanın ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Sonra da bu adamı aradınsa bul bakalım.
Neden, yaktığı orman kadar bir alanı ağaçlandırma cezası verilmez ki?
Böyle bir ceza uygulandığında, bakalım başka orman yakan olacak mı? Ama bizde nerdeee?
 

Özcan ile uyuşmazlık sürüyor

 
 

Malum, son birkaç gündür bir “lan” sözünden dolayı da, biz de kendi köşelerimizden Erdem Özcan ile bir tartışma içerisine girdik.

Bugüne kadar, köşe yazarlarının hiçbir yazısına hiçbir müdahalede bulunmadım.
Hakaret ya da hukuka aykırı bir durum olmadıktan sonra da, böyle bir müdahalede bulunmam da söz konusu değil.
Kaldı ki, artık yeni Basın Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda, yazanlar sorumlu olduğuna göre, gazetemizde yazanlar tamamıyla kendi görüşlerini istedikleri özgürlükte yazabiliyorlar.

Ben Bandırmalılar’ın birbirlerine “Naber lan!..”, “Nasılsın lan!..” diye hitap etmediklerini öne sürerken, o da aksi görüşü savunuyor.

Biliyorum, belki biraz kabak tadı verdi ama sanırım bu benim için bu konuda yazdığım son yazı olacak.
İşte, doğma büyüme Bandırmalı olan Erdem Özcan ile tezata düşmemiz “lan” sözünden kaynaklanıyor.
Ama biraz farklı biçimde!..
Aslında Cemal Öztaylan, kuyuya bir taş attı, Erdem Özcan ile biz o taşı çıkartmaya uğraşıyoruz...
İkimiz de bir anlamda köprüde karşılaşan iki inatçı keçiye döndük bu yüzden.
Yalnız, Erdem Özcan’ın, bugünkü köşesinde bana yönelik yaptığı itham, yenilir yutulur cinsten değil... Yazılarının çarpıtılarak verildiğini öne sürüyor.

Allah’tan yolladığı yazıların tüm orijinallerini olduğu gibi saklıyorum da, bu iddiasını istenildiği zaman çürütebilirim.
Hatta, ilk yazısındaki kelime hatalarını düzelterek koymama karşın, ikinci ve üçüncü yazısını ise aynen kullandım ki, “noktasına virgülüne dokundu, yazımı değiştirdi” demesin diye.
İkincisi, ben yazımda “herkes” kelimesini kullanmışım.
O ise “yeri geldiğinde” demiş.

Şimdi yazıları bir daha burada tekrarlamanın bir anlamı yok.
Onun da yazıları, benim de yazılarım gazetenin dünkü, önceki günkü sayılarında olduğu gibi duruyor.
Bir kez daha okunup, kimin neyi nasıl söylediği açıkça görülür.
İlk yazdığı yazının başlığı zaten “Evet Bandırma’da LAN söylenir”... Bu başlığı da atan kendisi.
Efendim, “ben yeri geldiğinde söylenir dedim” diyor.
Ne diyeyim? Israr eden o.

Bugünkü yazısını da okuyun ve yine kararı siz verin. Acaba, son iddiasına göre, birkaç kişinin kullandığı “Naber lan... Nasılsın lan...” sözünü tüm Bandırma’ya genellemek ne kadar doğru?
Bence, Bandırma bu tür polemiklerle uğraşmamalı... Ama oluyor işte.
Umarım, Erdem Özcan da bitirir...

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank