- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Ambargonun Lafı Olmaz

Gazeteciliğe başladığımda tesadüfler beni ekonomi alanına yöneltti.

Benden pek beklenmezdi ama sevdim bu alanı!

Keyif aldım çünkü dünyanın yaşadığı siyasi çekişmelerin, çatışmaların nedenlerini görüyorsunuz, kimi zaman algılar yön değiştiriyor.

Mesela şu sıralar, Avrupa Birliği, Türkiye’ye tepki gösteriyor, Türkiye de Avrupa’ya kafa tutuyor bakışının altında farklı üst akıllar ortaya çıkıyor.

Son yaşananlar ise özellikle iki açıdan dikkatimi çekiyor;

İlki, Trump politikalarının saran etkisi ve muhafazakar partilerin güçlenmesiyle, İslam ülkelerine karşı artan küstahlaşma.

Evet sözün özü iç politika unsurlarıyla birlikte Avrupa küstahlaşıyor.

Göçmen krizleri, müslümanların Avrupa şehirlerine saldırıları, Ortadoğu’da bitimsiz savaşlar, cehalet Avrupa’da tepeden bakışı körükledi.

İkinci gözlem ise şu; Türkiye son yıllarda oyun alanında dış dünyada yalnızlaşıyor.

Öyle ki verdiğimiz diplomatik ve ekonomik tepkiler dahi geçmişe oranla sınırlı.

Dünya diplomasi literatüründe en çok başvurulan siyasi misilleme ambargodur ve biz artık onu kullanamaz noktadayız. Öyle ki, büyük siyasi nezaketsizliğe imza atan Hollanda’nın pişkin Başbakanı Rutte dahi “bu yaptırımlarda birşey yokmuş” diyebiliyor.

Yüzölçümü Türkiye’den 18 kat küçük ama bu kendini bilmezliğe tek üstünlük sağlayamıyorsun.

SÖZÜN ÖTESİ

Ambargoyu uluslararası ilişkilerde, siyasal, stratejik ya da ekonomik amaçlarla bir kısım malların, ihracının, satışının ya da naklinin devlet gücü kullanarak yasaklanması olarak açıklamak mümkün.

Ambargonun amaca ulaşması için, hedef ülkeyi zorlayacak gücünüz olması gerekiyor.

Tam bu noktada Türkiye’nin potansiyeli aşağıya iniyor. Yakın geçmişe kadar ikili ilişkilerde zırt pırt gündemimize düşen ambargoyu düşünemez hale geldik.

Haklı dahi olsanız kaybeden sizin ihracatçınız, tüccarınız oluyor.

Ambargo hoş bir kelime değildir ve umarım bir gün Türkiye’nin gündeminden tümüyle çıkar.

Ama bu, bir ülkenin iradesiyle olmalı, kaybettiği gücün yansıması olarak değil. İstikrar, güven ve huzuru kaybettiğimiz sürece içte ve dışta karşımıza çıkacak sorunların sonu gelmeyecektir.