content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 May

Alternatifimiz: Verimlilik Ekonomisidir…

Niçin?

Çünkü hem kalkınma teorisi hem de ülkelerin gelişme pratikleri bunu doğrulamıştır.(DPT,2005;Kanamori, 1975; Üstünel, 1995)

Kaynakların tam ve etkin kullanılmasına dayanan verimlilik ekonomisi, iktisadi gelişmenin temelidir. Refah toplumu olmanın esasıdır. Küresel rekabette yer edinmenin ve onu geliştirmenin belirleyicisidir. Yukarıdaki referanslarda Japonya, Almanya, Güney Kore gibi birçok dünya ülkesinin yaşadığı” mucize” buna bağlanmaktadır. “Sovyetlerin” dağılmasının arkasında siyasal demokrasi ve iletişim zaaflarından başka, esas olarak “verimsizlik” problemlerinin olduğu öne sürülmektedir.(Suiçmez, 1992; Kongar 2010)

Verimlilik artışı hem arz cephesinde hem de talep cephesinde ortak olan, kritik bir değişkendir. Verimlilik artışı reel gelirleri artırır. Bu da pazar darlığını giderir. Böylece yatırımlar daha yüksek bir tasarruf ve satın alma gücü bularak genişler. Genişleyen yatırımlar sonucunda verimlilik artar. Artan verimlilik ise, adil bir paylaşım ile yeniden reel gelirleri yükseltir ve böylece toplumsal kalkınma hız kazanmış olur.

Verimliliği artırmak için az gelişmiş ülkelerde emeği ileri tekniklerle donatmak, emeğin kalitesini artırmak, verimli yatırımlara yönelmek, modern üretim metotları uygulamak, makro istikrarı sağlamak ve kurumsal yapıları iyileştirmek son derece önemlidir.

Türkiye ne durumdadır?

Türkiye hem geçmişte hem de bugün bir verimlilik ekonomisi olamamıştır. Bunun tarihsel ve toplumsal nedenleri vardır. Başlıca tarihsel nedeni, sanayi devrimi sürecinden geçememiş olmasıdır. Cumhuriyetle büyük bir atılım göstermişse de sonraki süreçlerde teknolojik, politik, ekonomik ve kültürel bağımlılık yapıları giderek derinleşmiştir.

Toplumsal sınıfların cılızlığı, bilinç seviyesi gibi sosyal yapılar verimlilik ekonomisini güçleştiren etkenler olmuşlardır.

Bugün Türkiye ekonomisinde genel verimlilik düzeyi batılı sanayi ülkelerinden 3-4 kat gerilerdedir. (Kaynak: Dünya Ekonomik Görünümü Raporu;2010)

Ülkemizde verimlilik seviyesi gelişmiş ülkelere göre önemli derecede düşüktür. Bu durumda ülke ve toplum kaynakları her düzeyde tam ve etkin kullanılmalı ve giderek tüm politikalarda verimlilik ilkeleri en çok gözetilen ve uygulanan ilke olmalıdır.

Türkiye’nin verimlilik konusunu bir “milli mesele” olarak algılaması ve daha hızlı bir tempoda koşması zorunludur.

Bunun için teknolojik gelişmeden başlayarak; AR-GE, rekabet gücü, organizasyon, insan gücü, yenilikler, yaratıcı düşünce, çevresel duyarlılık, insancıl çalışma ortamı ve verimli toplumsal yapı gibi alanlara yönelmekte geç kalmamalıyız.

 

Genel olarak verimlilik bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin en anlamlı göstergelerinden biridir. Çünkü ülkenin toplam üretimi ile o üretimi yaratan çalışan insan sayısı arasındaki ilişkiyi gösterir. Üretim ile insan arasındaki en yalın ilişki bu kavramda somutlanır.

En önemli vizyon eksikliğimiz neydi?

Bugüne kadar ülkemiz için çeşitli nitelemeler yapıldı, hedefler çizildi. Büyük Türkiye, Güçlü Türkiye, Müreffeh Ülke, Demokratik Türkiye gibi..

Peki, bunların hepsi güzeldi, gerekliydi, birer özlemdi belki, ancak hepsinin temeli olan “Üretken Türkiye” hiç söylenmedi.

Üretken Türkiye; daha demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olabilmenin temel altyapısıdır.

Verimlilik Ekonomisine nasıl geçebiliriz?

Türkiye’nin üretkenlikte sıçrama yapması ancak her düzeyde verimlilik ekonomisi ile mümkün olacaktır.

Bunun için de temel önerim şudur: makro, ulusal, sektörel, bölgesel ve firma düzeyindeki tüm plan ve programlarımızda verimlilik ilkelerini uygulamalıyız.

Bu ilkeler ise şunlardır:

1- Doğru işi yapmak(doğruluk ilkesi)

2- Yapabileceğinin en çoğunu ve en kalitelisini yapmak (iyilik)

3- Yapılanın toplumsal yararını sorgulamak(toplumsallık)

4- Sonucun toplumsal maliyetini çıkarmak(toplumsal maliyet)

5- Bireyin kendini, toplumu, ülke, dünya ve doğayı tanıması (bilme ilkesi)

6- Mevcut ve potansiyel kaynakların tanınması, tanımlanması(farkında olmak)

7- Kaynakları doğru kullanmak(teknik olma ilkesi)

8- Kaynakları tam kullanmak( ziyan etmeme)

9- Kaynakları zamanında ve yerinde kullanmak(uygunluk ilkesi)

10-Kaynakları en ucuz, en az kullanmak(ekonomiklik ilkesi)

11-Her kaynağın fayda- maliyet analizini yapmak(analitik olma)

12-Girdi seçimini doğru yapmak (en uygun bileşim)            

Bu ilkeler bireyden, işyerlerine, kurumlardan toplumsal kesimlere kadar her düzeyde içselleştirilmeli ve genişletilmelidir.

Bu başarıldığında çok büyük bir potansiyel kaynak harekete geçirilmiş olacak ve bu toplumsal refah için kullanılabilecektir.

Türkiye’nin orta ve uzun dönemdeki siyasal ve ekonomik seçeneği; verimlilik ekonomisi olmaktır.

Bu hem bir hedef, hem temel vizyon hem de ülkenin gerçekçi gelişme modelidir. Yeni yazılarımızla bunun sektörel, bölgesel, kesimsel, teknolojik ve diğer boyutlarını paylaşmak ve konuyu genişliğine tartışmak düşüncesindeyiz. Çünkü konu sadece ekonomiyi değil, eğitimi de, kültürü de, günlük yaşamdan ulusal, küresel hedeflere dek çok alanı kapsamaktadır.

Bu modelde sağlanacak kaynak son derece barışçıldır, çünkü hiç kullanılmayan ya da etkin olmayan kaynakları toplumun hizmetine sunuyorsunuz, yani bir kesimden alıp diğerine vermek değildir amaç. Ayrıca maliyetsizdir. Çünkü doğru işleri, doğru biçimde yapmak için yeni düzenlemeler yapıp insan ile doğa ve toplum arasındaki dengelere yaklaşıyorsunuz. İşlere, uygun insanları zaman ve mekân uyumunda yeniden dağıtım yapmaktasınız.

Sonuçta yukarıda değinilen ilkeleri hayata geçirip, şirketi, kurumu, toplumu ve ülkeyi çok daha ileri çizgilere yükseltmek olanaklıdır.

Bizim, toplum, ülke, kamu kesimi, sanayici, işçi, birey ve insan olarak her düzeyde ve her çeşit üretimde esas yaşam ilkemiz; “verimlilik ekonomisi”ne geçmek ve o yapıyı genişleterek ilerletmek olmalıdır.

Ülkemizin giderek ağırlaşan sosyal, ekonomik, politik ve küresel sorunlarında bu ilke çok temel ve önemli bir çıkış yolu olarak önümüzde durmaktadır.

Bizler uzmanlık düzeyinde, diğer insanlarımız da çok çeşitli bilim dalları, yaşam deneyimleri, pratikler, gözlemler ve bakış açıları olarak bu hedefe, özleme, modele destek ve katkı verebilirlerse emin olun daha toplumsal, barışçıl, mutlu ve özgür bir Türkiye’ye daha kısa sürede yaklaşmış olabileceğiz.

Gelecek yazılarda ve çalışmalarımızda bu “çatı model”in ayrıntılarına, somut bulgularına yönelmeliyiz. Doğru yanıtlar ancak doğru ufuklara bakılarak oluşturulan sorularla bulunabilir.

Etiketler : , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank