content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
14 Oca

Allah Kimseye Evlat Acısı Vermesin

Dünyadaki en büyük acının evlat acısı olduğu söylenir.

Allah, hiç kimseye evlat acısı vermesin.

Ancak, bugüne kadar PKK eşkiyasının başta olmak üzere, gerek trafik kazalarında, gerekse bir takım tedhiş ve nümayiş olaylarında, gencecik fidanların ölüm haberlerini okuyunca, milletçe kahroluyoruz.

Belli bir yaşa gelmiş insanların ölümleri, bizleri o kadar etkilemiyor, ama genç insanlarımızın, bir de günahsız yere ölmeleri, hepimizin içini parçalıyor.

Bandırma’da, geçtiğimiz hafta sonunun gecesinde meydana gelen bir trafik kazasında da, böylesine büyük bir acı yaşandı.

Henüz 19’dan 20 yaşına geçmek üzere olan fidan gibi bir delikanlı Fatih Uğur, başta annesi-babası olmak üzere büyük bir üzüntü ve perişanlığa uğratarak, bu dünyadan göçüp gitti.

Bandırmaspor Teknik Direktörü Erdi Demir’in gece, daha doğrusu sabaha karşı 02.00 sıralarında, aşırı derecede alkollü olarak kullandığı araçla, çarptığı Fatih, artık annesinin-babasının göz nuru olmaktan uzak bir diyara uçup gitti.

Babasını tanıyorum. Çocuklarını da.

Aynı yaş akranı olması nedeniyle, benim de oğlumla arkadaşlıkları oldu. Çok cana yakın, hani zehir gibi denilen bir yapıdaydı Fatih.

Allah mekanını cennet eylesin.

Babasını-annesini derin üzüntüler içerisinde bırakıp gitti.

Hem de, hiç gitmek istemeyeceği bir yaşta.

Anneye-babaya da Allah sabır versin.

Kendi çocuğum için düşündüm de, kafayı oynatacakmışım gibi oldum. Düşüncesi bile insanı ürkütüyor.

Bu nedenle, Allah kimseye evlat acısı vermesin.

Babasının bir sözü kulağımda hâlâ çınlıyor; “20 yaşına kadar büyüt, aslan gibi delikanlı olsun, ondan sonra sarhoşun biri gelsin onu senden alsın...”

Bunları söylerken, yüreğinin nasıl parça parça olduğunu, gözlerinden nasıl kanlı gözyaşları akıttığını söylememe gerek var mı bilmiyorum...

Çok haklıydı Fatih’in babası...

Bu ülkede, hergün belki yüzlerce, belki de binlerce kişi ölüyordu. Eceliyle ölenlerin dışında, en çok yürek yakanı da kuşkusuz, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yaşanan terör olayları ile birlikte, böylesine pis bir kazaya kurban giderek ölenlerdi.

Fatih, henüz hayatının baharında, araba kullanma sevdasının aklına çok erken yaşlarda düşen, bir gençti. Bu nedenle, yaşı dolar dolmaz hemen bir ehliyet sahibi olmuştu.

Kazanın olduğu gün, arkadaşı ile evlerinde geç saatlere kadar oturmuş film seyretmişler, sohbet etmişler, sonra da hem havanın soğuk olması, hem de geç olması nedeniyle, arkadaşını evine bırakmak için yola çıkmışlardı.

Ecel işte!.. Ne zaman geleceği belli olmuyordu.

Arabadaki yakıtın yetmeyeceği düşüncesiyle, bir LPG istasyonundan gaz alıp, Gross’un önünden döndükten sonra, arkadaşını evine bırakmak için, Bandırma’ya dönüyorlardı.

Kullandığı araba, bir iki sarsıntıdan sonra stop etmiş. Kendi hızıyla, sağ şeridin iyice yanına yanaşmış Fatih. Yanındaki arkadaşıyla arabadan inip, kendisi sol kapıdan bir yandan iterken, bir yandan da direksiyonu kullanmak suretiyle, arkadaşıyla birlikte, yolun dışına almaya çalışmışlar.

Ve, işte ne olduysa da, bu arada olmuş.

Arkadan büyük bir hızla gelen bir araç, önünde park lambaları, flaşörleri yanan aracı farketmeyerek, büyük bir hızla, Fatih’e çarpıyor ve kapıyla birlikte fırlatıyor atıyor...

Tabii kapının da bir direnç gücü olduğu için, gencecik Fatih, bir an araba ile kapı arasında kalıp, büyük bir şiddete uğruyor. Kapının kopmasıyla da birlikte ileriye doğru fırlıyor.

Araba ise 15-20 metre ileride bankete çarparak ancak durabiliyor.

Kazayı an be an yaşayan arkadaşı ise Fatih’in gözünün önünde savrulmasını büyük bir şok içerisinde film gibi izliyor. Nutku tutuluyor sanki.

Birkaç saniye sonra kendine gelip, yerde yatan Fatih’e doğru koşarken, bir yandan da arabanın içindekine sesleniyor; “Gel... Ne olur yardım et de hastaneye yetiştirelim...” diye.

Bir yandan Fatih’e yerde yardımcı olmaya çalışırken, diğer yandan da arabadan inen kişiye, gecenin karanlığında ve soğuğunda sesleniyor, “Ne olur çabuk gel...”

Fakat, arabanın ışıkları söndürülüyor, kapıları kilitleniyor ve bir karaltı, yolun kenarından seyirterek, gözden kayboluyor.

Yani kaçıyor... Çarptığı gencecik Fatih’i yerde öyle bırakarak, gecenin karanlığına karışıyor.

Daha sonra yapılan araştırmada, kazayı yapanın Erdi Demir olduğu anlaşılıyor.

Kaldığı otelde polis tarafından yatağından kaldırılarak gözaltına alınıyor.

İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor, böyle bir vicdan olabilir mi diye?

Bir insana çarpıyorsun, sonra kaçıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi yatıyorsun.

Erdi, önce inkar ediyor “Ben yapmadım” diye. Hastaneye götürülüyor, alkol muayenesi yapılıyor ve tam 242 promil alkollü olduğu tesbit ediliyor.

Yalnız burada çok ince ve hassas bir durum var... Kaza saat sabaha karşı 01.50’de meydana geliyor, Erdi ise saat 04.30’da mua-yeneye götürülüyor. Yani aradan 3 saate yakın bir zaman sürecinden sonra... Ve buna rağmen 242 promil alkol tesbit ediliyor... Demek ki, kaza anında kim bilir kaç promil alkollüydü? Belki 300, belki 350...

Ve bu kadar aşırı alkolle direksiyonu geçiyor, dahası da süratli araç kullanıyor.

Peki, bunun cinayetten öte bir yanı var mı?

Dediğimiz gibi, bu ülkede hergün yüzlerce, insan ölüyor. Bir kısmı da trafik kazalarında ölüyor. Ama en acısı da işte böylesine sarhoş sürücülerin direksiyona geçip, trafik canavarı olduğu kazalar daha çok can yakıyor, daha çok yürek yakıyor, daha çok ana-babaları kahrettiriyor.

Yıllardır örneklerini yaşıyoruz. Bir baba, sarhoş bir gencin kullandığı bir arabanın çarpması ile kızını kaybetmişti...

Yıllarca yürüdü durdu. Sesini tüm Türkiye’ye duyurdu. Haa, duyurdu da ne oldu?

Zavallı Selin, öldüğüyle kaldı.

Çarpan da sanırım bir yıl sonra elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşıyor.

Demek ki, alkollü de olsanız, alkolsüz de olsanız bu ülkede, trafik kazası nedeniyle yapılan ölümlerin doğru dürüst bir cezası yok.

Sonra da, neden adalet gerçekleşmiyor diye hayıflanıyoruz!..Bakalım bu davanın sonucu ne olacak? Fatih geri gelmeyecek ama vicdanlar rahat edebilecek mi? Yoksa!...

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank