- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Adımlar Daha Cesur Atılıyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hasta. Hacettepe’de tedavi oluyor. Tedavi sürecinde doktorlarından izin alarak MGK toplantısına başkanlık edebiliyor.
Başbakan Erdoğan ve Genel Kurmay Başkanı ile Çankaya Köşkü’nde “Terör Zirvesi” yapabiliyor.
Ama 30 Ağustos Resepsiyonuna doktorlarının önerisi ile katılamıyor. Bu nedenle de Çankaya Köşkü’nde verilecek olan resepsiyon iptal ediliyor.
Hastalık bu her insanın başına gelebilir. Ancak bu durumlarda vekâlet kurumu vardır. Zafer Bayramı törenlerinde Gül’ün yerine TBMM Başkanı Çiçek vekâlet edeceğine göre, pekâlâ resepsiyonda da bu vekâleti üstlenebilirdi.

Amaç üzüm yemek olsa bu olurdu. Sanırım amaç bağcı dövmek. O nedenle de fırsat bu fırsat denilerek resepsiyon iptal ediliyor.
Resepsiyon geçen yıl da terör bahanesiyle iptal edilmişti!
29 Ekim törenleri de “Van Depremi” nedeniyle iptal edilmişti!
19 Mayıs kutlamaları için de yeni düzenlemeler getirilmiş ve bu törenler Ankara ve Samsun dışında adeta yasak savma törenlerine dönüştürülmüştü!
‘Taşımalı Eğitim’ nedeniyle köylerimizde okullar kapatıldı. Köylerimizde yıllardır ne bayrağımız dalgalanıyor, ne de ulusal bayramlar kutlanıyor.
Bu değerler giderek unutturuluyor…
Yerine yeni değerler(!) vatandaşlarımızın kafasına sokulmaya çalışılıyor. “Sohbet toplantıları” ya da başka isimler verilen etkinlikler ile yeni değerler(!) vatandaşlarımızla buluşturuluyor.

Son yıllarda bu faaliyetler büyük bir hız kazanmıştır.
Şimdi kentlerde de ulusal bayram ve törenlerin iptali ile daha ileri bir hamle yapılmaya çalışılıyor.
Çeşitli bahaneler amaca giden yolda araç olarak kullanılıyor.
Zaten “demokrasi bizim için araçtır” sözünü etmediler mi? O halde amaca giden yolda her araç kullanılabilir!
Ulusal Bayramların ve de törenlerin kutlanmaması ya da özünün değiştirilmesi gibi…
Bu yolla süreç içinde; Atatürk, Cumhuriyet ve Atatürk Cumhuriyetinin temel değerleri yurttaşlarımızın bilincinden silinmek istenmektedir.
Hedef, kimilerince sıkça dile getirilen 2. cumhuriyettir.
Adım adım da 2.cumhuriyetin inşası gerçekleştirilmektedir. Bu hedefe varmak için epeyce de yol alınmıştır…
O nedenle son adımlar daha cesurca atılmaktadır.
Dikkatli bir göz, atılan adımların amacını kolayca görür. Yeter ki bakmasını ve de görmesini bilelim.
Yeter ki akılla düşünelim.

Taraf, seçmen ve de kişisel yararlarımız ile düşünmeyelim.
Takım tutar gibi fanatik davranmayalım…
Yazılı ve görsel medyaya yerleştirilmiş bu nihai amaç için ‘toplum mühendisliği’ yapanların sözleri ile olaylara bakmayalım.
Ülkemizin ve ulusumuzun çıkarları açısından sağlıklı bir değerlendirme yapalım…
O zaman şu gerçek görülecektir.
Gül- Powell mutabakatı, iktidar için adeta bir yol haritası niteliğinde olmuştur.
Büyük Ortadoğu Projesi, ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, önceki ABD Dışişleri Bakanı Condalizza Rice’nin itiraf ettiği gibi, içinde ülkemizin de olduğu 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedeflemektedir.

O halde bu projede “eşbaşkan” olmak sorgulanmalıdır.
Ulusal birlik ve beraberlik duygusunu artıracak politikalar yerine, ulusumuzu etnik kimliklere göre ayrıştırıcı adımlar atmak doğru değildir.
Yeni anayasa gereklidir. Bu ihtiyacı sömürerek, başka amaçlara ve de hedeflere ulaşabilmek adına, yeni anayasayı mevcut şekil ve tahmin edilen içerikte hazırlamaya çalışmak doğru değildir.

“Açılım” politikaları ve “Oslo görüşmeleri” müzakere görüntüsü verdiği için mücadelenin zaafa uğramasına neden olmuştur.
4+4+4 ve diğer düzenlemeler ile eğitimin özü ve içeriğinin değiştirilmesi yanlıştır. Yarın ülkemiz için geri dönül(e)mez kayıplara yol açacaktır.
Görsel medyada oluşturulan ‘çok kanallı tek seslilik’ ile yazılı medyada kurulan siyasal otorite, ‘Pravdalaşan’ bir medyanın varlığına işarettir.
Tutukluluğun adeta mahkûmiyete dönüştürüldüğü, çeşitli isimler altında açılan davalar ve bu davaların yargılama süreçleri, uluslararası hukuk mantığı açısından gayri hukukidir.
Küresel emperyalizmin İran politikalarında ve aynı güçlerin “Arap Baharı” politikalarında izlediğimiz politikalar doğru değildir.
“Komşularımızla sıfır sorun” politikası adeta ‘komşularımızla sıfır dostluk’ politikasına dönüşmüştür.

Suriye’de Kurulu düzene karşı mücadele eden “Özgür Suriye Ordusu” adı verilen muhalif askeri güce açık destek vermek yanlıştır.
Bu destek, ülkemize ‘teröre destek veren ülke’ görüntüsü vermektedir.
Hatay’da bulunan ‘Apaydın Mülteci kampı’ bu açıdan sıkıntı yaratacak, baş ağrıtacak cinstendir.
Sorun örnekleri daha da çoğaltılabilir…
Tüm bu örnekler dikkatle ve akılla değerlendirildiğin de görünen gerçek şudur. İster 2. Cumhuriyet adını verin, ister ‘yeni Osmanlıcılık’ adını verin, isterseniz de ‘çok dilli, çok kültürlü yeni Federal Türkiye’ adını verin…
Küresel merkezler ve bu emperyalist merkezlerin aktörleri ülkemiz için yeni bir yapı planlamaktadırlar.
Bu plan için epeyce de yol alınmıştır.

Ve çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak da olsa, artık adımlar daha açık ve cesurca atılmaktadır.
“Arap Baharı” söylemi de, “Kürt Baharı” söylemi de ve son günlerde gündeme getirilen “paralel devlet” söylemi de alınan yolun mesafesini göstermektedir!
Unutmayalım, planlanan hedefe ulaşmayı kolaylaştırmak ve de çabuklaştırmak ancak sıcak bir çatışma ile olanaklıdır.
Bu nedenle ülkemiz Ortadoğu’da sıcak bir çatışmaya sürüklenmek istenmektedir. Bu açıdan Suriye konusuna dikkatlice bakmak zorundayız.
Bölgemizde barışı ve toprak bütünlüklerini savunmak her geçen gün daha çok aciliyet içermektedir.
1 Eylül yaklaşırken bu konuyu göz ardı etmeyelim!.