- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

200.ncü Yazı: Yazmasam Yaşayamam…

Çünkü gördüm, öğrendim hayatın temel dinamiğini.
Tarihsel ve toplumsal yöntemle çözümlemek.
Bu yetmiyor elbette.
Görüp bildiklerinizi, öğrenip içselleştirdiklerinizi vicdanınızın şaşmaz terazisinden geçirmek ve insan haklarının, adaletin baş savunucusu olmak.
Ve hep daha iyiye, güzele, doğruya yönelmek..
Ve yapabileceğiniz en doğru işi yapmak.
Ben; düşünmede, okuyup araştırmada ve yazmada buldum kendimi.
Büyük insanlık yürüyüşüne ve ülkemizin “kalkınma” mücadelesine, bilim ve sanat kuşunun iki kanadına birden tutunarak katkı vermek.
Bilimde, kalkınma iktisadı uzmanlığında, sanatta ise edebiyatın öykü ve deneme bahçesinde çalışarak..
Ve hep, durmadan, yeniden kitaplar, öyküler, denemeler, makaleler yazarak yazarak..yaşamın, gerçeğin, insanın, sevginin “ÖZ”ünü arayarak, kazıyarak..
Sevgili dostlarım; işte size bir itiraf;
Ben yazı ve yazarlık dünyasına “yolun yarısına doğru”, yani, otuzlu yaşların ortalarına doğru başladım. Ekonomi yazıları, makale ve araştırmalar ve giderek Türkiye İktisadı ve verimliliği üzerine kitaplar yazdım, yayımladım.
Edebiyata ise geç girdim denebilir. 50’li yaşlarda öykü ve denemeler,anlatılar yazıp yayımlamaya, kitaplaştırmaya başladım.
Demek ki bu dönemlere dek, gerektiği kadar “yalnız” kalamadık.
Yalnızlık gerektirir yazmak.
Dünyaya, hayata biraz “uzaktan” bakmak için.
Yazar da, her meslekte olduğu gibi, neyi, niçin ve nasıl yaptığını arada bir sorgulamalıdır.
Bu koşullarda, bu durumda, “doğru işleri, doğru biçimlerde yapıyor muyum” diye de irdeleyecektir kendini.
İşinin felsefesini yapacaktır, açıkçası.
Bir şeyin “felsefesini yapmak”, onun özünü konuşmaktır.
Yazar, ya yazdıkça yalnızlaşacak, ya da yalnızlığından yazacaktır.
Yazmak, yalnızlığın içimize armağan ettiği onulmaz ve derin bir yaradır.
İçimizin acılarından yeryüzüne sızan hüzündür.
Bu hüznün içinden bazen yepyeni sevinçler yeşerir.
Hüzün acıtır, ama dile geldikçe de, paylaşıldıkça da isyan olabilir ve iyileştirir.
Hem iyileştirir hem de yeni yaralar açabilir.
Burada da yaşamın engin ve eşsiz diyalektiği işler.
Yazı, hep yazarı gibi, diğer yalnızların da peşindedir.
Yazının bir sözcüğü bir hüzne, acıya, bir başka yalnızlığa dokunacak, bir kelimesiyle bir ayrılık son bulabileceği gibi, yeni sevdalar da başlayacaktır.
Yazı ve yazar kendi yalnızlığını diğerlerine de görünür kılmak ister.
Çoklu yalnızlıklar oluşacaktır böylece.
Çoklu sevinçlerin, hüzünlerin, düşünce salınımlarının içinden yepyeni dünyalar çıkacaktır. Birbirimizi gördüğümüz ve dokunduğumuz dünyalar..
Bu görünmez dünyamızda, “yalnızlık doktorası” alacak kadar birikimler çıkar mı?
Zaman ne gösterecek bakalım...
200.ncü yazıyı, bana; deneme, anlatı ve köşe yazarlığı olanağı sağlayan “bilgiağı” yönetimine ve sevgili okur-yazar dostlarıma armağan ediyorum..