- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Zonguldak Nasıl Kurtulur?

Geçen hafta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) ile Türkiye Kömür İşletmelerinin (TKİ) durumlarını mukayeseli olarak anlatmıştım. TTK’nın ne kadar verimsiz olduğunu, ne büyük zararlar ettiğini; buna mukabil TKİ’nin şayan-ı takdir tablosunu, dile getirmiştim.

Bu verimsizlik, aşırı istihdam, sendika ağlarının saltanatı, tablosu neticesinde, sadece Zonguldak değil tüm Türkiye ızdırap çekmektedir. İşsizlik ve fakirliğin altında ezilmektedir. Varlık içinde, başarısız yönetimler yüzünden, yokluğa mahkum olmaktadır. Kaynaklarımız israf edilmektedir;

1-Şu an, Zonguldak’ın durumu nedir?

A)    Sendika ağları ve sendikalı mutlu azınlık sefa sürse de, halk perişan durumdadır.

a)    2008 de başlayan kriz sebebiyle, Ereğli’de kurulu 10 tersanenin 9’u kapanmıştır. İşçi sayısı 11 binden 150’ye düşmüştür.

b)    İlçe’de faaliyetine son veren şirket sayısı bin 474’tür. Sac ticareti ile uğraşan 500’e yakın firmanın büyük bölümü batmıştır.

İlçede 39 bin hane vardır. İcradaki dosya sayısı 35 bindir.

20 bin kişi ilçeden göç etmiştir. Ev fiyatları yarıya düşmüştür.

B)    Peki ne yapılmalı idi?

a)    TKİ’ye, son beş yılda aktarılan 2,5 milyar (Katrilyon) TL, verimli alanlara aktarılmalı idi.

b)    Bu tutarın onda biri, tersanelere destek olarak verilse; bu kadar insan işsiz kalmazdı. Tüm Dünya’ya gemi ihracatı devam eder, ciddi dövizler sağlanırdı.

Filyoz Vadisi Projesi uygulamaya sokulabilirdi. Bu proje, bundan 110 yıl önce, Sultan 2. Abdülhamit tarafından gündeme getirilmiş bir projedir. Bölgeye; liman, termik santrallar, çimento ve mobilya fabrikaları başta olmak üzere çok sayıda sanayi tesisinin kurulmasını öngörmektedir. Tahmini yatırım maliyeti 14 milyar dolardır.

En azından başlangıç olarak, (Türkiye’nin 4. Büyük limanı olacak 15 milyon ton kapasiteli) Filyoz limanı inşa edilebilirdi. Düzce, Bolu, Zonguldak, Bartın, Karabük ve Ankara’ya hizmet verecek bu limanla, 10 bin kişiye iş sağlanabilirdi.

Liman için gereken kaynak, 1 Milyar TL’dir. Yani TTK’da israf edilen rakamın yüzde 40’ı. Ancak, kaynaklar israf edildiği için, buraya kaynak aktarılmamıştır. Bu arada, AB fonlarından 300 Milyon Euro talep edilmiş; 3 yıl bekletildikten sonra reddedilmiştir. Neticede, limanın Ulaştırma Bakanlığı kaynakları ile yapılmasına karar verilmiştir. Ama, ne zaman?

Bu ne acı, ne yüz kızartıcı bir tablodur. Ve hala; sendika ağları ile İl’in milletvekilleri, yeni işçi almanın hesabı içindedirler. Sendikaya yaranma peşindedirler. Aynı baskı ve şantajlar; Jaguar’dan aşağısına tenezzül etmeyen sendikacılar tarafından Yıldırım Akbulut’a ve Mesut Yılmaz’a da yapılmıştı. Ne yazık ki başarılı oldular. Merhum Özal’ın tavsiyelerine kulak asılmadı. Ve Türk ekonomisi battı. Şimdi aynı senaryolar devam ettirilmektedir. Bir avuç mutlu azınlık için, Zonguldak dahil, ülke batırılmaktadır.

C- Şimdi ne yapılabilir?

a)    Bölgedeki taş kömürü rezervi 1,3 Milyar ton’dur. Yıllık üretim ise, sadece 1,4 milyon tondur. Bu yüzden, bölgedeki demir-çelik tesisleri (Karabük, Erdemir vs) ve termik santrallar, ihtiyaçlarının çok büyük bölümünü ithalat ile karşılamaktadırlar. Her yıl 4 Milyon tonluk ithalat yapılmakta, dövizlerimiz boşa gitmektedir.

b)    TTK’ya ait sahalar ve işletmeler; önce TKİ’ye, sonra da zikrettiğim işletme ve santrallara devredilmelidir. Böylece; üretim ve istihdam artacaktır, her yıl doğan 530 Milyon TL’yi aşkın zarar sona erecektir. Alınacak rödevans tutarı ile (ton başına 40-50 TL) 150-200 Milyon TL.  gelir sağlanacaktır. Üretim 1,5 milyon tondan 4,5 - 5 milyon tona yükselecektir. Devlet toplamda 700-750 Milyon TL (zarardan da kurtulacağı için) kazanç sağlayacaktır. İthalat 600-750 Milyon TL azalacaktır ve Filyoz Limanı dahil birçok projeye kaynak sağlanmış olacaktır.

Aynı hastalıkla malûl diğer kesimlere de el atılmalıdır. Mesela;

* Yerli üretime sağlanacak yüzde 15 teşvik ile ilgili mevzuat hemen kanunlaştırılmalı ve sıkı denetlenmelidir.

* Belediyelerin keyfi uygulamalarına izin verilmemeli; Özellikle otobüs alımları iyi denetlenmelidir.

* DDY’nin, raylı ulaşım araçları üretilmek üzere kurulmuş, 3 tesisi vardır; Tüvesaş, Tülomsaş, Tüdemsaş. Buralarda 5 bine yakın işçi çalışmaktadır. Tüm demiryolu araçlarını üretilebilecek kapasite vardır. 1960 yılından bu yana 53 yıllık, üretim kültürü de mevcuttur. Ama ne yazık ki, DDY, şimdi ihtiyaç duyduğu 106 adet “hızlı tren seti”ni, kendi tesislerinde üretmek yerine, tam ALTI MİLYAR (Katrilyon) TL’lik, uluslararası ihaleye çıkmaktadır? Milli üretim için en küçük bir gayret yoktur. İşçiler de boş boş oturmaktadır.

* Ülkemizde şu anda 543 adet hidroelektrik santrali inşaatı sürmektedir. Çin ve Hindistan’dan sonra, Dünya’da 3. Sıradayız. Ne hazindir ki, biz gerekli elektromekanik ve hidroelektrik ekipmanların tümünü ithal etmekteyiz.  Dünya’nın en büyük ithalatçısı olarak, yüz milyonlarca dolar ödüyoruz.

Halbuki, 100 MW’ye kadar, tüm hidroelektrik santralların ihtiyacı olan bütün ekipmanları üretecek teknolojiye ve alt yapıya sahibiz. Nitekim, 32 yıl önce, Hirfanlı hidroelektrik santralının, 4. ünitesi tamamen yerli üretimdir. Bugüne kadar da, problemsiz olarak üretime devam etmiştir.

Şu anda, bu üretimi rahatça yapabilecek, %100 kamuya ait, TEMSAN şirketi vardır. Bunun, Ankara ve Diyarbakır’da 2 fabrikası mevcuttur. Ama, kayda değer hiçbir üretim yapılmamaktadır (2012 yılında, işçi başına yıllık üretim 50 Bin TL, yıllık zarar ise 128.378 TL’dir).

Görüldüğü gibi, Türkiye’de herşeyin üretilmesi mümkündür. Yeter ki, arzu edilsin. İlgi ve denetimler gerçekleştirilsin. Bu büyük yatırımlar ve kaynaklar kaderine terkedilmesin. Çarçur edilmesin.

Sayın Başbakan, Sayın Sanayi ve Teknoloji, Ulaştırma ve Ekonomi Bakanları; Bu tablolar, sizin önünüze gelmiyor mu? Lütfen, bu faciayı sona erdirin. Saçı bitmemiş yetim hakkını, milli serveti, ellere peşkeş çektirmeyin…