- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Yargıda Kadrolaşma

Türkiye'nin başına bela olan ve her bakımdan gelişmesini engelleyen üç önemli vesayet vardı. Birincisi, Şeflik Dönemi otoriter tek parti devletinde tepeden inmeci bürokrasinin vesayetiydi. Bürokratik vesayet, devlet gücünü tekelinde bulundurur, kendi totaliter azınlığıyla halkı ezerdi. 1950 Seçimleri ile demokrasiye geçilince, merhum Menderes ve DP ekibi bu vesayetin tesirini kırdı ama tahakkümüne tamamen mâni olamadı.

CHP'nin yönlendirdiği bu vesayet özellikle darbe ve ara rejim dönemlerinde hükmünü icra etti. ANAP döneminde bürokratik vesayete son verildi; lâkin ANAP'tan sonra, 1974-1977 arasındaki koalisyon hükümetleri döneminde başlayan bürokrasideki siyasî kadrolaşma, 1991-2002 arasında da devam etti. Bu arada tasfiye edildiği zannedilen bürokratik gücün jakoben hâkimiyeti sürüyordu. İkincisi, 27 Mayıs kepazeliğinden sonra kurulan, gene CHP güdümündeki Militarist Vesayet idi. Türkiye, bu vesayetin kıskacında yarım asırlık bir darbe dönemi yaşadı. Çeşitli askerî müdahaleler, darbeler ve muhtıralarla millet iradesi sınırlandırıldı ve Türkiye geri bırakıldı. Son olarak 27 Nisan 2007 Muhtırası'na karşı AK Parti Hükümeti'nin ve Başbakan Erdoğan'ın dik duruşu, militarist vesayetin tasfiyesinin başlangıcını teşkil etti.

Daha sonra, Cumhuriyet tarihimizde bir ilk olarak hükümeti devirmeye yönelmiş çetelerin ve darbecilerin yargı önüne getirilmesi de bu bakımdan önemli bir merhale olmuştur. Üçüncüsü, İstiklâl Mahkemeleri'nde görülen ve Yassıada'nın yüz karası yargılamasıyla(!) devam eden 'hukukun siyasallaşması' ve 'Jüristokratik Vesayet'in kurulmasıydı. Son olaylarla ne yazık ki jüristokratik vesayetin henüz tam olarak tasfiye edilmediği görülüyor.

***

Bürokratik ve Militarist vesayetlerde olduğu gibi jüristokratik vesayet de bir CHP mamulâtıdır. Tek parti CHP'si, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde nasıl İstiklâl Mahkemeleri fâciası düzenlemişse, 27 Mayıs'ta nasıl Yassıada rezaletini sahneye koymuşsa, 1960-2010 arasında tam yarım asır boyunca yargının siyasallaştırılmasına ve sandıktan çıkamayan anti-demokratik iktidarını yargı gücüyle gerçekleştirmeye çalışmıştır. 27 Mayıs'ta yargıda ve üniversitede geniş tasfiyelere giden CHP, özellikle Anayasa Mahkemesi'ni, Danıştay'ı ve kısmen Yargıtay'ı babasının çiftliği gibi siyasî emelleri için açıkça kullanmıştır. Bu dönemde HSYK vasıtasıyla yüksek yargı kuruluşları ve önemli mahkemelerde kadroları bizzat CHP'li bakanlar ve hukukçular tarafından hazırlanmış ulusalcı jakoben zihniyet yargıya hâkim kılınmıştır. Ayrıca, CHP eğilimli olduğu düşünülen etnik ve mezhebî gruplar yüksek yargıda söz sahibi olmuş; böylece yüksek yargıda ayrı klikleşmeler oluşturulmuştur. Merkez sağ iktidarlar bu jüristokratik hâkimiyeti kıramamışlardır.

***

12 Eylül 2010 Referandumu'ndan sonra yargı bağımsızlığı konusunda önemli adımlar atılmış ve yargıda kilit organ olan HSYK'nın yapısının değiştirilerek demokratikleşmesi bir ölçüde sağlanmıştır. Lâkin bu defa klâsik CHP kadrolaşmasının yanında buna antitez şeklinde bir başka kadrolaşma başlamıştır. Yargıtay ve Danıştay'a seçilen üyelerin bloklar hâlinde oy kullanmaları değişik bir kadrolaşma görüntüsünü ortaya koymuş ve siyasallaşma tartışması yeniden gündeme gelmiştir. Devleti meydana getiren güçlerden 'yargı', son derece dikkatle düzenlenmeli ve devlet içindeki yeri hassasiyetle tespit edilmelidir. Yargı bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Ancak yargının ve yargı mensubunun bağımsızlığı, aslâ lâyüs'el (sorumsuz, sorulamaz) olması değildir. Herkes gibi yargı mensubu da yanlışlarından dolayı hesap verebilmelidir. Yargı bağımsızlığının jüristokratik hâkimiyet olarak algılanması mümkün değildir. Yargıda, hangi mahiyette olursa olsun kadrolaşmaya engel olmalı ve en kısa zamanda -paket çıkarmayı bir tarafa bırakıp- gerçek bir 'Yargı Reformu'nu uygulamaya koymalıyız.