content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

06 Kas

Sünni İslam İle Yahudilik Ve Hıristiyanlık Perspektifinde “Hz. Muhammed Allah’ın Elçisi”

Sanat edebiyatta yirminci asrın dili olan sinema, İslam dünyasında İslam tarih medeniyet ve kültürünü anlatmada bugüne kadar pek kullanılmadığı bilindiği üzere malumdur.

Peygamber Efendimizle ilgili geçmişte binlerce şiirler yazılmışken çağımızın en etkin dili olan sinemada bu dinin öğreticisi Peygamberle ilgili çağrı filminin dışında başka bir film çekilmiş değil.

İranlı yönetmen Mecidi’nin ülkemizde yeni vizyona giren ‘Hz.Muhammed Allah’ın Elçisi’ filmi, bu alanda büyük bütçelerle yeni çekilmiş ve kervana katılmış bir eser. Bu açıdan böyle bir eserin verilmesi bize sevinç veriyor. Zengin bir tarih ve kültür birikimimiz varken bunu yeni nesil ve dünyaya anlatmada geri, yetersiz ve sönük kalmamız en büyük eksikliğimiz.

Mekke döneminde Müslümanların maruz bırakıldığı en korkunç dayatma boykot uygulamasıyla başlayan film, Ebu Talib’in Peygamberimizle ilgili geçmişi hatırlaması geçişiyle Peygamber Efendimizin doğumu ile 12-13 yaşlarına kadar çocukluk dönemini anlatır. Ebu Talib’e hem bu girişte hem sonda verilen sahnelerde Peygamberimize inanmış, iman etmiş biri algısı verilmekte. Tarihi gerçeği bilmeyen biri bu canlandırmalarda Ebu Talib’i Peygamberimize iman etmiş Müslüman olarak algılar. Oysa Peygamberimize onca iyilik, yardım ve desteğine rağmen Ebu Talib O’nun davetini kabul edememiştir. Burada bu olumsuzlukla birlikte Abdulmuttalib’in putlara tapınmadığına, sahip olduğu Allah inancına vurgu yapılması doğum ve Peygamberimize isim verme sahnelerinde etkileyici olarak anlatılmakta.

Kabe’nin ve Mekke’nin görselleştirilmesinde dağların Kabe’ye çok yakın görüntüsü gibi eksiklikler olmakla birlikte ebabil kuş sürülerinin görselliği, taşların atılması sahneleri harika olmuş. Fil ve diğer hayvanların bir türlü kaçarak geride kalan Ebrehe ordusunun helak edildiği gerçeğe aykırı vurgusu gözden kaçmazken helak edilen askerlerin görüntüsü etkileyici olmakla birlikte Kuran’da ifade edilen yenilmiş ekin yaprağı benzetmesi elbette yapılamamış.

Boykotta Ebu Talib’in karşısında bizim kaynaklarımızda Mekke’nin lideri olarak Ebu Cehil yer alır; ancak Mecidi burada Ebu Süfyan’ı lider konumunda göstermiş ve daha henüz boykot sürecinde Müslümanlar Ebu Süfyan’ca savaşla tehdit edilmektedirler. Oysa o gün Müslümanlar henüz bir güç bile değiller; asıl güç olmaları hicretten sonra gerçekleşecektir. Filmin sonunda Ebu Süfyan’a tekrar vurgu yapılırken Müslümanların ışıklarla yürümesi Mekke’nin kuşatılmasını hatırlatırken Ebu Süfyan’ın gizlice Peygamberimize gelerek Müslüman olması adeta anımsatılır.

Amca Ebu Leheb ve eşi Cemile’nin henüz küçükken peygamberimiz karşıtlığı güzel sahnelenirken henüz küçük yaşta Peygamberimizin Cemile’nin cariyesinin ailesinin parçalanmaması için onun ücretini borçlanmasını anlatan sahne Efendimizin şefkat ve merhametini anlatmada güzel sahnelerden biri olmuş.

Peygamberimizin doğumu anında meydana gelen olayların anlatımı nur olayı dışında güzel. Abdulmuttalib izleniminde putların yıkılması, zemzemin taşması, sünni kaynaklarda anlatılar olmakla birlikte gökte görüldüğü iddia edilen nur sahnesi, filmde çok fazla abartılmış. Abdulmuttalib’in evini üzerine aydınlık ve parıltılar görmesi ile Amine’nin ışık hüzmesi altında Peygamberimizi kucağına alması abartılı bulduğumuz sahneler. Burada Mecidi’nin Kisra’nın sarayında yıkılan sütunlara ve sönen ateşgedeye vurgu yapmaması enteresan. Bu ışık sahnelerinde, Efendimizin doğa üstünlüğü hatıra getirilmekle dinin tevhid özünden sapma yansımalar seziyoruz.

Esasta filmin tamamında yakınlarının Efendimize olan sevgilerinin abartılması ve doğaüstü güçlerin çok fazla ön plana çıkarılmasıyla yukarıdaki sapmayı seziyor ve bu bakış açısında Hıristiyanların Hz. İsa’ya yaklaşımını görüyoruz.

Oysa bunların yerine onun yaşadıkları uygulamalı olarak daha çok anlatılsaydı O bir beşer olarak daha iyi tasvir edilmiş olunurdu ki cariye ücretini üstlenmesi ile özellikle kız çocuğunu öldürmek isteyen bir insanla olan diyaloğun verilmesi onu bir beşer ve peygamber olarak daha doğru, güzel ve etkileyici olarak tasvir etmektedir.

Sünni kaynaklarda bahsedildiği üzere özellikle Yahudilerin iddia ettikleri o gece bir yıldız doğması olayıyla Yahudiler konuya dahil edilerek kendi soylarından bekledikleri son peygamberin işareti olarak bu çocuğu art niyetle arama gayretleriyle Yahudilere olumsuz imaj yüklenir. Bu başlangıçtan itibaren Mecidi Yahudilere film boyu çok yüklenir. Günümüzde Siyonizm’in temsilcisi diyebileceğimiz bu Yahudilerin, Yahudi din âlimlerince adeta aforoz edilmesiyle Yahudi yaklaşımı yumuşatılır.

Halime’nin süt anne olması, Sünni kaynaklarda farklı anlatılırken filmde doğa üstü bir olayla Amine ile olan ilişkisine geniş yer verilerek anlatılır. Halime ve eşinin yoksulluğu, yoksunluğu, muhtaçlığı, çaresizliği etkin sahnelerle güzel şekilde anlatılırken yine bizim kaynaklarımızda yer almayan Halime’nin hastalanması ve Efendimizin ona elini koyarak iyileştirmesi görselini henüz küçük bu çocuğun doğa üstü bir çeşit tanrısallığı çağrıştırması açısından yanlış buluyoruz. Yine annesine verilmesi bizim kaynaklarımızda ‘şakk-ı sadr’ olayından sonra iken filmde Yahudi Siyonistlerin Peygamberimize karşı tehlikeli girişimleri sonrasındadır.

Ailesi, Yahudi Siyonistlerden Peygamberimizi gizleme çabasındayken bu atmosferde annesiyle Yahudilerin çok bulunduğu Yesrib’e gitmeleri Yahudilerin Peygamberimizin peşine düştüğü iddiasıyla çelişir sahnelerdir. Annesinin Medine’de hastalanması ve buna rağmen yolculuğa çıkması tarihi gerçekle çelişmekte.

Yesrib’te hurma dışında elma gibi meyvelerinde yetiştiği gerçektir; ama en çok yetiştirilen hurmaya salkım salkım ağaçtan indirilme sahnesi dışında yer verilmeyip elma yetiştirilmesi sahnelerine yer verilmesi bir başka gereksiz ayrıtı vurgusudur. Bu bağlantıyla Peygamberimizin hasta yatan annesine elma vermesi, Hıristiyanlıktaki Adem ve Havva’yı cennetten çıkaran elmayı çağrıştırmakla Mecidi, adeta Hıristiyanlığa sıcak göndermeler yapmaktadır.

Amine’nin Ebva’da ölmeden önce söylediği sözlerde Peygamberimizin geleceğine yönelik önemi ifadelerine yer verilmemesi ayrı bir eksiklik. Amine’nin son sözleri kaynaklarımızda şöyledir: “İşte ben de ölüyorum. Fakat adım ebediyyen kalacak. Çünkü arkamda bir hayırlı ve tertemiz bir evlat bırakıyorum.”

Abdulmuttalib’in ölüm sahnesinde putlara tapınmayıp Allah’a olan inancının çok ön plana çıkarılması da Ebu Talib’i Müslüman olmuş gibi göstermek gibi filmin ayrı gereksiz ve hatalı abartısı.

Peygamberimizin keçilerle birlikte sahnesi onu daha bir doğal ve insani kılmaktadır. Filmin onun insaniliğini anlatan en güzel sahneler, keçilerle birlikte olduğu ile kız çocuğunu öldürmek üzere olan kişiyle doğal diyalog sahnesidir.

Bu doğallıklardan çok daha fazla doğaüstü sahnelere yer verilmesi yukarda bahsettiğimiz üzere O’nu Hıristiyanların tanrılaştırdığı İsa konumuna getirmekte.

Yahudilerin olumsuzluk sahnelerine karşıt Hıristiyanların, Bahira, kilise ve keşişlerin güzel sahnelerle sempatik gösterilmesi elbette dikkatten kaçmıyor.

Bahira ile görüştüğü kilise mekanında bir ara Peygamberimizin kucağında çocuk İsa bulunan Meryem ana heykeli önünde sıcak bir yaklaşımla gösterilmesi Şii İslam’ın Hıristiyanlığa zeytin dalı misali bir mesajı mıdır acaba?

Batılıların benzerlerini yaptıklarını çağrıştıran yaklaşım ve sahneler Mecidi’nin batı sinemasının tesirinde kaldığını açıkça fark ettiriyor.

Müziğin fazlasıyla ön plana çıkarılması filmin eksiklerinden olmakla birlikte Doğu ve İslam müziği yerine batı müziğinin hatta kilise müziğini andırır ezgiler kullanılması ayrı bir tezat yaklaşım. İslam Peygamberinin çocukluğunun anlatıldığı bir filmde batı müziğinin ön plana çıkarılıp kilise ezgilerinin kullanılması elbette yalnız Mecidi’nin değil tüm İslam dünyasının eksiği ve kusurudur.

Peygamber Efendimizin saçlarının ve ellerinin gösterilmesi Müslümanlarca çok eleştirilmekle birlikte bu sahnelerde henüz küçükken parmakları arasından gözünün gösterilmesi dışında bir beis görmüyoruz.

Filmin tamamen Şii propagandası ve hurafelerle dolu olduğu keskin yaklaşımlarına kesinlikle katılmıyoruz ve işin bilincinde olanlarca izlenmesi gerektiğine ve faydalı olacağına kanaat getiriyoruz. Her kesimden insan tarafından izlenmesi bahsettiğiniz kusurlar olmakla birlikte elbette çok faydalı olacaktır.

Hasan TÜLÜCEOĞLU

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank