- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Rol Model Kabaysa!

Kadına uygulanan şiddet konusunda olduğu gibi diğer tüm şiddet eylemlerinin son bulması için yeni rol modellerin oluşturulması gerekir. Çünkü şuana kadar “Ancak anneyi/kadını döven ‘erkektir’ ” anlayışını hâkim kılanlar rol model25721 oluşturuyordu. Bu bağlamda “Kızını dövmeyen dizini döver” anlayışını benimsedik ama; peygamberimizin kızını dövmediğini tam aksine sevdiğini unuttuk.

“Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.” diyor Giardano Bruno.

Unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş birçok "İnsani" değeri hatırlatmak ve artık yaşanmaz hale gelen hayatı yaşanır kılmak için gönderilen İslam, maalesef günümüz Müslümanlarınca ters-düz edildi ve tam aksi bir istikamete kondu. Zira "Tebessümü sadaka sayan" bir dinin mensupları olan müslümanlarının günümüzdeki hali hal değildir. Tebessümün yerini, kin ve nefretin dışa yansıması olan asık surat, ekşi yüz ve çatık kaşlılık almış! Maalesef demekten başka söylenecek bir şeyin olmaması ne acı!

Hal böyle olunca, bedenle beraber ruh da yara almaya başlar. Ruh yara aldı mı acı büyür bedende. Böyle olunca da sevgi dışında buna derman bulamazsınız. Kirlenmiş olan iç dünyamızı ancak sevgi temizleyebilecektir. Sevginin tesis edilebilmesi için de sıkılmış yumrukları açmalı, birbirimizin elini tutmalı ve birbirimize sarılmalıyız. "Sarılmak" evrensel bir tedavi yöntemidir.

Asık suratlılığın ve sıkılı yumrukların başlıca nedenlerinden birisi de; İslam’dan önce var olduğu gibi İslam’dan sonra da var olmayı başaran ataerkil anlayıştır. Bu anlayış, Asrısaadette; katledilen küçücük masum kız çocuklarına tanınan yaşam hakkı ile "Sizin en hayırlınız eşine (ailesine) iyi davrananınızdır ." vb. hadislerle sloganlaştırılarak kırılmak istendiyse de, bazı coğrafyalarda kısmen tutunmayı başardı. Buna rağmen İslam âleminde karakteristik bir yapıya sahip olan Hz. Aişe ve Rabiatul-Adeviyye benzeri kadınlar da oldu.

Dünya iktidarlarında Ataerkilliğin kronikleşmesi, cinsiyet olarak kadın fakat karakter ve anlayış olarak erkeksi davranan idarecileri de oluşturdu. Bu da, bu tarz anlayışın değişiminin kolay olmayacağının habercisiydi.

Birçok konuda Hz. Ömer ve Hz. Ali (K.v) gibilerin bile danıştığı Hz. Aişe ve Hasan Basri (K.s) gibilerin danıştığı Rabiatul-Adeviyye de bir kadındı. Ama nedense zamanla kültürümüzde; “Kadına danışma, danışmak zorunda kalırsan dahi söylediğinin tam tersini yap” anlayışı hâkim oldu. Bu anlayışın neden ve nasıl oluştuğunu ve hangi İslami referansa dayandığını hala da anlamış değilim. Ki kaynaklara dayanmadan söylenen her söz bizi (yani sadece söyleyeni) bağlar. Fakat bu anlayış, kadınlara ön yargıyla yaklaşılmasına vesile oldu. Ön yargılı olanlarda da yapıcı ve olumlu eleştiri bulunmaz. Bunu da bilmeliyiz. Ama günümüzde yaşanılanlar, bu anlayışla büyüyen nesillerin bilinçaltının nasıl bir tahribata uğradığını bariz bir şekilde göstermektedir. Her konuda olduğu gibi İslam'ın kadına bakışı da hepimizin dilinde fazlasıyla mevcut, fakat olması gereken yer olan yaşantımızda ise maalesef eksik.

Gölgemizden şikâyet etme lüksümüz yok, zira bizi taklit etmekte... İşe kendimizi sorgulamakla başlamalıyız… Zira yanlış önermelerle yapılan işler, vicdanın kirlenmesine neden olur ki bu kir; hak ve hakikatları görmeye engel olan kesif bir perdeye dönüşür. ‘Çirkin’ işleri bile kendince sebep ve bahanelerle meşrulaştırır.

Kadına uygulanan şiddet konusunda olduğu gibi diğer tüm şiddet eylemlerinin son bulması için yeni rol modellerin oluşturulması gerekir. Çünkü şuana kadar “Ancak anneyi/kadını döven ‘erkektir’ ” anlayışını hâkim kılanlar rol model oluşturuyordu. Bu bağlamda “Kızını dövmeyen dizini döver” anlayışını benimsedik ama; peygamberimizin kızını dövmediğini tam aksine sevdiğini unuttuk.

Toplumda bu zihniyetin değişmesi gerekir ki bu bağlamda sevgi ve saygı eksenli oluşturulacak bu yeni anlayışta babaya çok görev düştüğü kadar anneye de düşen görevler vardır. Zira yarının babaları-anneleri olan çocuklar, anne kucağında büyür. Tecrübelerin dışında, çocuklar ile yetişkinlerin anlayışları aynı derecededir denilebilir. Hatta çocukların ahlaki temelleri daha anne karnında oluşmaya başlar da diyebiliriz. Bu yüzden hamilelik dönemindeki kadının dinlediği müzik dahi, çocuğun ahlaki (kişilik) gelişimine tesir edici niteliktedir. Bundan dolayı, hamile kadının yediğine, içtiğine ve davranışlarına dikkat etmesi kadar; kin, nefret, haset, kıskançlık vb. duygulardan uzak durması da önemlidir.

Şiddetin son bulması için ayrıca devlet, anne-babanın bu konuda eğitim görmesini (Zorunlu Kılmalı) önemsemeli ve üstlenmelidir. Bu konuda kimin bir fikir varsa hemen paylaşmalıdır. Zira zamanında gösterilmeyen tavrın, söylenmeyen sözün, tarihi geçmiş ilaçtan farkı yoktur.

Sadece kadına şiddet konusunda değil, futbol ve benzeri tüm şiddet eylemlerinin önlenilmesi konusunda da, devlete görev düştüğü kadar medyaya da bu konuda sorumluluk düşmektedir. Zira artık futbolda görülen kimi görüntüler, ringlerde bile görülmüyor. İlk başta Medya reyting için; taciz, tecavüz, soygun ve şiddet sahnelerine ve senaryolarına ‘övgü’ haberlerinin manşetten verilmesinden vazgeçmelidir. Hakim olan yanlış algı: Reyting, dolayısıyla daha çok reklam ve daha çok para! Bu da; hedefe ulaşmak adına “her şeyin, her yol, tavır ve davranışın mubah olduğu” anlayışını çocukların bilinçaltına yerleştirmektedir ki bu da korkunç bir çöküşün başlangıcı olacaktır.

Geç olmadan birbirimizin elini tutalım. Eli teslim etmek güvendir, huzurdur. O nedenle birbirimizin elinden ellerimizi yoksun tutmayalım! Bundan korkmayalım.

     @/MBHedbi