Okumak ve Farkı Fark Etmek!
İnsan soyu tarih boyu hep doğalarına uygun ve uyumlu yaşamanın çabası içinde olagelmiş, bir başka söyleyişle, sürekli özgürlüğü ve özgün oluşu aramış, bu uğurda asırlarca savaşmış, ne var ki, binlerce yılda meydana getirdiği eserlerini, bazen bir gece de tarumar edip gitmişlerdir.
İnsanlık, insanca yaşayabilmek, kendi biricikliğinin, benzersizliğinin ayrımında olabilmek, yani kendini keşfedebilmek, kendini duyumsayabilmek için, canhıraş savaşım vermiş, ne ki, aklı tutulmuşlar, beyni kireç bağlamışlar, yetenekleri dumura uğratılmışlar, gel-geç heveslerine yenik düşerek, insanlara bu güzel fırsatı vermek istememişlerdir.
İnsanlık tarihi, akılla akıl dışılıkların mücadelesidir.
Akıllı insanlar, bu dünyanın hepimize yeteceğini, emeğin en üstün değer olduğunu, her bireyin kendi özgün kişiliğini bulma yolunda özgür olması gerektiğini savunmuşlardır.
Yüce Allah(cc) Kutsal Kitabımız Kur’an’da, Elçisi Hz. Muhammed’e ilk uyarı olarak “OKU!” diye seslenir.
Burada dikkat edelim.
Henüz Hz. Muhammed’in elinde bilinen genel anlamda okunacak herhangi bir metin yoktur.
O zaman ne okunacak?
İşte bende Mertçe diyorum ki; bunun üzerinde, enine, boyuna ve derinliğine düşünmeliyiz…
Sahiden ne okunacak?
Ne mi?
Tabii ki geriye bir insan için okunacak olmazsa olamaz çok şeyler var. O’da, evren, doğa ve insanın kendiyle, çevresiyle olan ilişkileri..
Bu nasıl mı okunacak?
Elbette gözlemle, duyarak, tadarak, dokunarak ve koklayarak, yani beş duyu organıyla okunacak.
Her bir duyumuzla, her bir şeyi okuyacağız.
İşte Allah elçileri de yeryüzünü, bir barış, esenlik yurdu kılmak için, gökte uçan kuşu, doğada var olan canlı-cansız her bir şeyi, doğru okuyup bilgelikle anlayıp bilgece paylaşmaya çalışmışlardır.
Bu anlamda okumak; anlamaktır, farkı fark etmektir.
Her bir şeyi yerli yerine koyup değerlendirmektir.
ATATÜRK KÖŞESİ
Cumhuriyet fazilettir…
DÜŞÜN-TAŞIN
“Ne kölelerin efendisi ne de sultanların hizmetçisiyim..”
AFORİZMALARIM
Hatlarım var çünkü insanım…
