content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Eki

NATO – Türkiye İlişkileri

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşundan çok sonraları SSCB’de Stalin’in Yayılmacı politikaları, SSCB Avrupa ülkelerini bir güvenlik şemsiyesi altında toparlanmaya itmişti. Olası Komünist tehdidine karşı ABD öncülüğünde özellikle Avrupa ülkeleri ile birlikte 1949 yılında NATO isimli bir örgüt kurulur.

I.Dünya savaşı sonrası zorluklar yaşayan Türkiye de gerek ekonomik gerekse askeri açıdan kendini güvenceye almak için bu örgüte girmek için müracaatta bulunur.

1950 yılında ise Kore savaşı başlamıştır ve Birleşmiş Milletler komutası altında ABD fiili olarak savaşmaktaydı. Türk hükümeti ise gerek hükümet politikası açısından gerekse NATO’ya girebilmek için bu savaşa toplam 5.090 kişilik bir personelle katıldı.

1951 Yılında Londra protokolü ardından 1952 yılında Türkiye NATO’ya tam üye olabilmiştir. Bu sırada 1953 yılında ise Kore savaşı bitmişti.

O günkü Türkiye hükümetinin düşüncesine göre Türkiye’nin NATO’ya girmesi sonucu II. Dünya savaşına girmemiş olsa bile Türkiye’nin zayıf olan askeri gücünü arttıracaktır.

Türklerin düşündüğü gibi Truman doktrini çerçevesinde Marshall yardımlarından fayda sağlanmıştı. Aynı zamanda Türkiye NATO şemsiyesi altında Rus tehdidine karşı kendisini güvence altına aldığını da düşünüyordu. O dönemki NATO genel sekreteri, emekli olduktan yıllar sonra yaptığı açıklamada durumun hiç de düşünüldüğü gibi olmadığını itiraf edecekti.

Lord Hastings İsmay; Rusya o günlerde Türkiye’ye saldırsaydı eğer buna karşı bırakın askeri desteği, bir planımız bile yoktu demiştir. Hâlbuki Türkiye 3. Ordu’yu gelebilecek Rus saldırısını NATO yardımı yetişinceye kadar oyalamak amacıyla kurmuştu.

*     *     *

Bu güne geldiğimizde yine Türkiye’nin çevresi ateş çemberi olmuş. Fakat gerek Türkiye’de gerekse dünyada çok şey değişmiş.

Dünya iki kutupluluktan çok kutuplu bir sisteme yönelmiş. Güçler dengesi her geçen gün hızlı biçimde değişmekte. Yeni oluşan dünya düzeni içinde Türkiye geçmişte nerede ne şekilde yer almış ise aynı şekilde yer almakta. Buna rağmen üzerinde durduğu zemin her gün biraz daha kayganlaşıp dik durmayı zorlaştırmakta.

Son günlerde Suriye’de yaşanan minimal savaşa bir ucundan Türkiye de kendi müttefiklerince dahi edilmeye çalışılmakta. Bunun için de tabiri caizse “Yürü koçum kim tutar seni, biz arkandayız” tavrı sergilenmekte. İşin garibi de Türkiye verilen ara gazını almış görünmekte.

Akkuyu nükleer santralini gerekirse başkası yapar diyorsunuz.  Rusya bunu daha Suriye’ye asker göndermeden hesap etmemiş midir?

Rusya’dan doğal gaz almayabiliriz diyor Cumhurbaşkanımız. Rusya’nın çok umurunda mı? Ardından Rusya’dan 3 milyar metreküp fazladan gaz almak istiyorsunuz. Peki, Gasprom ne diyor? Sen git kumda oyna, sana gaz yok…

Yarın bir gün Allah göstermeye, bir şekilde orta doğudaki yangına müdahil olursak ne arkamızda NATO olur ne de bir başkası.

Dünya savaşı artık eskisi gibi  yapılmıyor.Bu konuda konsept çok değişti. Oyuncular bir saha seçiyor ve kozlarını orada taktik savaşları ile paylaşıyor. Artık ne ABD,Rusya'ya saldırır, ne de Çin ABD'ne. Dün Ukrayna üzerinde Bugün Suriye üzerinde yarın kim bilir kimin üzerinde?

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank