- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Hayat ve Biz

İş yaşamının yoğunluğu içersinde kendimizi unutuyoruz. Bir iş ve bir de biz. Başka hiç kimse yok. Günler su gibi geçiyor. Yolumuzu şaşırıyoruz.
Sabahleyin gazete, gece yarısı
birde-ikide evdeyiz. Bir yemek, bir çay, birkaç sayfa kitap derken saat üç olmuş. Sabahleyin tekrar gazete... Birkaç yere ziyaret. Birkaç haberin peşinde koşturmaca, sonra gazete, sonra ev, sonra gazete... Ben ve biz neredeyiz, bu koşturmacının içinde...
Tahmin ediyorum. Hepimizin yaşamı üç aşağı beş yukarı aynı. Bizim yaptığımız gazetecilik mesleğinin ye-rine kendi işinizi koyun. Hepimizin birbirine benzeyen aynı koşturmacaları...
Günler su gibi geçiyor. Bir bakıyorsunuz yaz gelmiş. Bir bakıyorsunuz kış. Sonra yeni bir yıl... Sonra yine aynı koşturmacalar. Biz ve hayat yine ıskalanıyor.
Hani şöyle gönlünce yaşamak, hani şöyle gönlünce ağız dolusu kahkahalar, nerede?
Geçende belediye başkanlığını kaybeden bir dostuma şöyle dedim. 'İyi ki belediye başkanlığını kaybetmişsin. Göçmen kuşları gibi oldun. Kendini yaşıyorsun. Boşuna dememişler: Her şer hayırlara yol açar. Gördün mü, belediye başkanlığını kaybetmen sana yaradı. Yıllardır gezemediğin yerleri geziyorsun. Dostlarınla iki sözün belini kırıyorsunuz. Yok nerede yatırım yapılacak, nereden kaynak sağlanacak, kimin sorunu çözülecek, yok çöp sorunu, yok yol sorunu derken hayatın yoğunluğunun içinde sen yoktun. Şimdi ise kocaman sen varsın’
Onun yanıtı ise "Doğru söylüyorsun" oldu.
Belediye başkanlığını kaybettiğinde inanıyorum ki, sudan çıkmış balık gibiydi. Ne yapacağını bilmiyordu. Çünkü yıllardır hep aynı işi yapıyordu. Onsuz olmayacağını zannettiği işler onsuz da yürüyordu.
Hayat öyle değil mi aslında, biz olmadığımızda işlerin sürmeyeceğini zannederiz. Halbuki, biz olmadan öncede hayat sürmüştür, sonrasında da hayat sürecektir. Fark eden sadece bizim hayata bıraktığımız izlerdir. Kaçımız bu izleri bırakabiliriz ki?
Nereden nereye... Hayat bir su gibi... Avucumuzun içinden kayıp gidiyor. Ne yakalamak mümkün, ne de durdurmak. Zamanın ve hayatın akışına bırakmak kendimizi...
Asıl soru şudur. Hayat mı bizi sürükler, yoksa biz mi hayatı sürükleriz? Benim yanıtım hayatın bizi sürüklediğidir.
Büyük bir ırmak düşünün. Azgın suları var. Yüzmeyi bilmek sadece o büyük çağlayanın içinde kaybolmayı geciktiriyor. Yüzerek bir yerlere tutunuyoruz. Tutunanlar o büyük azgın ırmakta ne kadar iz bırakmış olursa olsun, iz bıraktığını söyleyenlerde öyle iz bırakıyorlar galiba. Tutunamayanlar ve iz bırakamayanlar da aynen iz bırakanlar gibi o büyük çağlayanın içinde kayboluyorlar.
Çağlayanın döküldüğü yerde yeni ırmaklar oluşuyor. O azgın sular göller, denizler ve okyanuslarla buluşuyorlar. O azgın sular göllerde, denizlerde, okyanuslarda dinginleşiyorlar. Ya da büyük patlamalara neden oluyorlar.
Galiba hayatın sonrası da aynen o büyük çağlayanların noktalandığı yerden sonrası gibi mi dersiniz?
                                             (2004)