- Bilgi Agi | Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi ve Yazar Portali - https://www.bilgiagi.net -

Döndüm İstanbul’a, Dönmek İçin İstanbul’dan

Özel bir mevzu nedeniyle 5 günlüğüne Aydın’a seyahat etmek durumunda kaldım. Daha doğrusu kendime yeni bir yurt edinmeye çalışıyorum Ege sahillerinde… Kolay değil tabii ki birçokları için yeni bir düzen tutturmak. Benimse en güvendiğim, geçmişim… Bir asker çocuğu olarak 3 yıldan fazla bir yerde bulunmamıştım. Yeni şehirler, yeni coğrafyalar, yeni kültürlerde yeni arkadaşlıklar kurmak zorunda kalmıştım yirmili yaşlarımın ortalarına değin… Onun için kendimi bu konuda cesur buluyordum.

Kolayda değil tabii o yaşlardaki kadar… O yaşlarda insanın bedeni daha seyyal, düşünceleri daha seyyal, yüreği daha seyyal, sevdaları daha seyyal oluyordu… Henüz bir ağaç kadar kök salmamışızdır henüz; daha çok bir fide gibiyizdir tiril tiril, al buradan götür bir yerlere dik… Hemen kök salmaya başlarız… Kolay değil tabii İstanbul alışkanlığından sıyrılmak… Kolay sanılır bir “vesikalı yârin” koynundan sıyrılmak; oysa özlersin kokusunu, özlersin buğulu, isyankâr bakışlarını daha sokağı dönmeden… Ama bilirsin ki, bu sevda seni bitirmeye başlamıştır… Bakışların kinlenmiş, yüreğin soğumuş, duyguların donuklaşmıştır… Nereye dönsen her şey sana karşıdır artık; nereye baksan batmaya başlamıştır artık… Yeni bir yer ararsın, yeni bir yurt ararsın yorgun yüreğinin nazını çekecek, pörsümüş mafsallarının üşengeçliğine katlanacak…

Aydın dağları yemyeşildi, fazla uzun sürmeyecek bir yeşillik… Makilerin arası, kayaların arasından fırlamış zeytin ağaçlarının arası yemyeşil… Papatyalar patlamış, yaban laleleri çiçeğe durmuşlardı. Büyük Menderes ırmağı Aydın ve Söke ovalarını dingin arşınlıyor, çamur taşıyordu Ege’ye yeni ovalar oluşturmak üzere… Hava serin, bulutlar arkadaki dağlara dökülüyor, dere yatakları cılız sular taşıyordu mecalsiz Büyük Menderes ırmağına… Birkaç gün önce doyasıya yağan yağmur ovada özellikle pamuk tarlalarını su altında bırakmıştı. Tarlalarda tek tük göçmen kuşlar nafakasını çıkarmaya çalışıyor. Söylendiğine göre her şey bir buçuk iki ay içinde, tatilcilerin bildiği Ege’ye dönüşecekti. Güneş kavuracak, yeşillikler kuruyacak, Ege lacivert rengine kavuşacak… Çok geçmeden de yazlıkçılar dönecek, sahil beldeleri şenlenecekti…

Döndüm İstanbul’a, hep derim ya, bir yosmanın koynuna döner gibi… Ama yosmamda yorulmuş artık, o da pörsümüş, hırpalanmış, itilip kakılmış… Dönüşümü fark etmiyor bile… Bile bile dönüyorum şimdilik… Şimdilik ne o beni terk edebiliyor ne ben vazgeçebiliyorum… Biliyorum yakın bir zamanda herkes kendi yoluna gidecek… O beklide bir yere gidemeyecek; o gökdelenlere alışmıştır, kalabalıklar yaşam nedeni olmuştur… Şehrin ışıkları olmadan göremez, geceler olmadan tutunamaz; en önemlisi de borcu vardır rantiyelere, yağmacılara… Bir yerlere gidemez İstanbul… Lakin ben bırakacağım onu onun beni bırakmasını beklemeden…

Döndüm İstanbul’a… Okuldaşımız Özge kızımız “öldüresiye bir sevda” için öldürülmüş… Gezi parkı eylemlerinin 16 yaşındaki gazisi 269 günlük yaşam savaşını kaybetmiş… Ergenekon tutukluları salıverilmeye başlanmış… Yargıçlar bir birine girmiş… AK Parti-Cemaat savaşı meydan ve medya üzerinden devam ediyor… Trabzon-FB maçı olaylar nedeniyle yarıda kalmış… Ruhlar daha da bölünmüş… Ölümüne sevdalar öldüresiye sevdalara dönüşmüş… Sinoplu Diyojen elinde fener “adalet” arıyormuş…

Döneceğim İstanbul’dan… Yorulmuşum artık…

11.03.2014