content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

21 Ağu

Din Bilenlere Kale,Kötüye Kullananlara Beladır..!

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusu Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1923–1938 arasında Dinde Öze Dönüş Projesi kapsamında çok önemli çalışmalar yapmış, bir anlamda 13. yüzyılda ardına kadar kapanan içtihat kapısını biraz olsun aralamayı başarmıştır.

Saygıdeğer okurlar, din hayattan tat almak, hayatı bilerek ve isteyerek doyasıya yaşama için Allah ile kul arasındaki kopmaz, gerçekten bilerek yaşayan insanlar için kopması asla mümkün olmayan manevi bağdır. Din öyle başkalarının ağzıyla, anlatım şekliyle, anlaşılarak huşu içinde yaşanacak bir olgu ve duygu değildir. Dini kendin okuyup öğrenip bile-bile yaşayacaksın.

Din, o hoca öyle dedi, bu âlim böyle dedi, falanca şeyh ya da şıh şöyle dedi gibi abuk sabuk söylemlerin arasında kafalar allak bullak edilerek iki arada bir derede kalarak hele de kılıkla kıyafetle hiç yaşanmaz.

Çünkü din kimsenin tekelinde değildir. Kul ile Allah arasında çok özel ve çok önemli bağdır. İnsanca yaşanırsa ve yaşanacaksa Atatürk’ün kurduğu, dediği ve uyguladığı gibi, onun bunun ağzıyla değil, Diyanet işleri başkanlığının denetiminde ve gözetiminde devlet eliyle tertemiz huşu içinde yaşanır ve yaşanmalıdır.

Yaşanırsa da işte böyle Fetö gibi salyalı ağızların elinde, dilinde ayağa düşmekle kalmayıp, dini yaşadığını zannedenlerin ve cennet vatan ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağrına 15 Temmuz 2016 gecesi Allah bu ülkeye ve aziz Türk milletine bir daha asla yaşatmasın ve göstermesin hançer olup saplanır.!

İşte din kullanmasını ve değerlendirmesini bilen kullar, milletler ve ülkeler için kale, kullanmasını bilmeyen, ülkeler ve milletler için geçmişte olduğu gibi günümüzde de işte böyle bela olabiliyor.

Siz siz olun, ama kendiniz olun. Yaşadığınız hayattan tat alarak yaşamak istiyorsanız kutsal kitabımız Kuran-ı Kerimi bizzat kendiniz okuyup,dinimizi adam gibi öğrenip hayatınıza dair her şeyi kurallarına uygun yaşayınız.

Bu nedenle dün, bugün ve halen, bileninde, bilmeyeninde ağzına sakız ettiği kutsal dinimiz İslam’ı bilerek, isteyerek tadına vararak yaşamanıza katkı sağlamak adına bugün köşemizde“Atatürk’ün Dinde Öze Dönüş Projesi” başlığıyla, din ve devlet anlayışını açıkça ortaya koyduğuna inandığımız konuşmasını kaleme alan gazeteci-Yazar Muharrem Bayraktar’ın yazısını siz saygıdeğer insanlarımız ve okurlarımızla paylaşalım istedik.

Her şeyden önce İslam dininin akla, mantığa uygun bir din olduğu gerçeğini hatırlatmıştır. Din ile hurafeyi birinden ayırmak için mücadele etmiştir iyen İlahiyat Profesörlerinden

Haçlı Hıristiyan emperyalizmine karşı İslam’ın, Cihat İlkesini hayata geçirerek verdiği Kurtuluş Savaşı sonunda hem Müslüman Türk insanının namusunu, canını, malını, vatanını kurtarmış, hem de camilerinde ezanların susmasını engellemiştir.

Din işlerini yürütmek ve din istismarcılarının dini kullanarak halk üzerinde baskı kurmalarını engellemek için Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur.

İslam dinini Türk’ün milli dini olarak görmüş, Hz. Muhammedi sahiplenmiş ve bu konuları da içeren Dinde Öze Dönüş Projesini geliştirmiştir. Türk tarihinde İslam dini konusunda entelektüel düzeyde ciddi-ciddi bizzat çalışan tek devlet adamı Atatürk’tür.

İslam dininin ana kaynağı Kuran-ı Kerim’i bu konunun uzmanlarına Türkçeye tercüme ve tefsir ettirmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır tefsir ve tercümesi. Binlerce bastırılarak ücretsiz dağıtılmıştır.

En güvenilir hadis kaynaklarından biri olan Buhari Hadislerini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Kamil Miras tercümesi. Binlerce bastırılıp ücretsiz dağıtılmıştır.

Müslüman Türk halkının anlayarak, hissederek Tanrı’ya daha kalbi bir şekilde ve aracılara ihtiyaç duymadan yönelebilmesi için camilerde Türkçe Kuran, Türkçe hutbe ve Türkçe ezan okutmuştur.

Bu iş için 1932 yılında İstanbul'un 9 hafızını özel olarak hazırlamıştır. Onlarca camilerde önce Kuran'ın Arapçasını, sonra Türkçesini nasıl okuyacaklarını bizzat göstermiştir. Eline Kuran'ı alıp tane-tane Kuran'ın nasıl okunması gerektiğini göstermiştir hafızlara.

İslam dininin akla ve bilime aykırı hiçbir şey içermediği gerçeğinden hareket ederek, yeni Türk devletinin temeline aklı ve bilimi yerleştirmiştir. Din-bilim çelişkisi içinde savrulup gitmemiş, saf/öz İslam dininin akla ve bilime engel olmadığını düşünerek Müslüman Türkiye’nin aynı zamanda çağdaş bir Türkiye olabileceği formülünden hareket etmiştir. Atatürk, "Türk milleti daha dindar olmalıdır, yalnız bütün sadeliği ile dindar olmalıdır.

Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif terakkiye aykırı hiçbir şey içermiyor", "İslam dini akla ve mantığa tamamen uygun bir dindir." gibi açıklamalarıyla din, bilim arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.

İslam dininin gereği zannedilen, ancak aslında İslam diniyle hiçbir ilgisi olmayan ya da zaman içinde ilgisini kaybetmiş olan saltanat, halifelik, medreseler, tekke ve zaviyeler, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, fes gibi kurum, kavram ve objeleri kaldırmıştır.

Cumhuriyeti ilan ederek yüzyıllar önce Emevi halifesi Muaviye’nin saltanata dönüştürdüğü devlet başkanlığını yüzyıllar sonra yeniden aslına, özüne, meşveret/danışma/halkın seçimi biçimine dönüştürmüştür.

Laiklik ilkesiyle bir taraftan din ve devlet işlerini birbirinden ayırırken, diğer taraftan din istismarını önlemiş ve din özgürlüğünü garanti altına almıştır.

Yüzyıllar boyunca sözüm ona dini nedenlerle erkeklere göre birçok konuda geri bırakılmış, sınırlandırılmış, baskılanmış, hatta insanlık onuru ayaklar altına alınmış kadına, analık vasfına yakışır bir şekilde kadınlık ve insanlık onurunu yeniden kazandırmıştır.

Atatürk’ün, Müslüman Türk kadınına verdiği medeni, sosyal, kültürel ve siyasal haklar her bakımdan İslam dininin ruhuna uygundur.

Kazandığı Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmin ayakları altında ezilen bütün bir İslam dünyasına bağımsızlık modeli oluşturmuş, Cumhuriyet döneminde ise İslam dünyasıyla çok iyi ilişkiler kurup, İtalya, Almanya ve Rusya gibi ülkelerin yayılmacı emellerine karşı Türkiye, Afganistan, İran ve Irak arasında Sadabat Paktını kurmuştur.

Atatürk döneminde ezanlar okunmaya devam etmiş, camiler açık olmuş, ibadet yasaklanmamış, Kuran ilk kez anlaşılarak okunmuş, din adamlarının Allah ile kul arasına girmemesi, yani ruhban sınıfının oluşması ki zaten İslam da ruhban sınıfı yoktur- engellenmiştir.

Şevket Süreyya Aydemir’in dediği gibi, Cumhuriyet inancı ve ibadeti serbest bırakmıştı. Namaz kıldığı için tek bir kişi suçlanmadı.
Camiye gitmek kimseye suç sayılamadı. Camiler daima çık kaldı. Din ve itikat, zaten dinin kabul ettiği gibi Allah’la kul arasında bir iç bağlantı olarak kaldı.

İşte kutsal dinimiz İslam, insanlara yüce Allah’ın verdiği akıl gibi, kullanmayı bilenler için kale, başkalarının ağzından kullanmaya kalkanlar için beladır diyor, saygılar sunuyorum.
Ahmet Yenin
Din Bilenlere Kale,Kötüye Kullananlara Beladır..!

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank