content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Haz

Bazlambaç Medresesi Yerine Ahır İnşaatı!

Bu makaleyi yazmak benim için kolay olmadı! İnsanı en çokta sevdiği incitirmiş…
İstanbul’dan kaçarcasına çıktığımız yolculuğumuzda, beton yığınına dönüşmüş Ankara’yı hızla geçerek, Kırıkkale’nin duble yolundan ferahça uzayıp Çorum'un burnumuzun direğini sızlatan leblebi kokusunda Yozgat'a ulaşıyoruz. Karşımızda muhteşem Kümbet Ovası; dağ-taş yemyeşil, desen desen tarlalar, rengarenk kırlar. Efil efil esen altın sarısı başaklar, göz kamaştıran çeşit çeşit bitkiler; pancar, soğan, nohut, mercimek tarlalarının arasında nadasa bırakılmış toprakların gelincik ve sığırkuyruğu çiçeklerinin insanı mest eden seyrinde ulaşıyoruz köyümüze.
Bu mevsim Anadolu çok güzel…
Sılayı rahim için geldiğim köyümün taşına toprağına sarılıyorum. Akraba, eş dostla kucaklaşıyorum, defalarca, ne kadar da özlemişim Anadolu insanının samimiyetini.
Kırmızı tuğlaların yanında, hâlâ yarı kerpiç evlerin önünden selamlaşarak ve dahi yaşlı insanların duasını alarak geçip köyümü hasretle dolaşıyorum. Köy medresesinin önüne geldiğimde irkiliyorum! Kesilen asırlık dut ağacı değil beni üzen! Tarihi medresenin yerinde başlayan bir inşaat! Adeta beynimde şimşekler çakıyor! Duraksıyorum. Yanımdaki köylüye durumun ahvalini soruyorum, o anlatıyor; “Kasaba beldeye dönüşünce hazine arazileri İl Özel İdare’ye devroldu. Onlarda ihale usulü ile vatandaşa sattılar. Vatandaşta istediği gibi kullanıyor.” Gördüklerime inanamıyorum! Emin olmak için soruyorum, “Burası eski medresenin yeri değil mi, nasıl inşaata izin verirler?” Hüzünlü bir yüz ifadesi ile cevap veriyor, “Maalesef bu yapılan inşaat ev değil ahır!”
Oracıkta dizlerimin bağı çözülüyor ve gözlerimden “Pıtır, pıtır…” yaşlar dökülüyor bu mübarek toprağa… Ecdadın kemikleri nasıl sızlamasın!
Sen hemşehrim, bunun ne kadar farkındasın?
...
Medrese, Türk Milletinin ve özellikle Osmanlı döneminde ilmiye tarihimizin en mühim müesseselerinden biri idi. Medreseler idari ve ticari bir kaygısı olmayan Anadolu’nun yoksul topraklarında insanlar kendini ilme vermişlerdi. En çok medrese bulunan yerlerin başında Bozok bölgesi gelmekteydi. O zamanlar Bozok diye bilinen Yozgat bölgesinde (tespit edilebildiği kadarıyla), 51 adet medrese bulunmaktaydı. İşte Bazlambaç Medresesi de bunlardan biri. Çocukluğumda kırmızı tuğlalı yıkık duvarları arasında oyun oynadığım bu medrese…
Yaptığım sözlü çalışmalarıma göre, dedem Baş Müderris Mehmet Efendi başta olmak üzere, Bekir Efendi, İbrahim Efendi ve Çopraşıklı Hüseyin Efendi'nin son Baş Müderrisliğini yaptığı Bazlambaç Medresesi'nden yılda yaklaşık 300 talebe mezun edilerek tüm İslam dünyasına ulema olarak gönderilmekte idi. Cumhuriyetin ilanı ile 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkartılmasıyla medreseler kapatıldı. O günden sonra bir daha bu medreseler açılmadı ve tarihi binalarda kendi kaderine terk edilerek yıkılmaya bırakıldı. Hâlâ bu kanun geçerli…
Lakin;
Biz araştırmacı ve tarihçiler, hiç olmazsa bu medrese binalarının restorasyonla, günümüz modern eğitim sistemine entegre edilerek ilim ve irfana açılsın diye mücadele verip tarihimize sahip çıkmaya çalışırken, gel gör ki aynı hassasiyeti ne kamunun, ne de yerli halkın gösterdiği söylenemez? Bilinçsizce hareket edilerek farkında olmadan geçmişin izleri siliniyor! Unutmayalım ki, geçmişine sahip çıkmayan milletler köksüz ağaçlar gibi en ufak rüzgârda devrilirler. Medreseler bizim köklerimizdir.
Şimdi sorarım size, yeni kaleme aldığım Yozgat ile ilgili tarihi romanımda geçen Bazlambaç Medresesi’ni anlattığımda, bir okuyucum merak edip görmek için kalkıp oraya gittiğinde, medresenin yerinde ahırla karşılaşacak olması nasıl bir his uyandırır? Yoksa bu tarihi romanı yazmaktan vaz mı geçsem?

Etiketler : ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank