content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

12 Eyl

Batı Cephesinde Değişen Bir Şey Yok

Mustafa Kemal’in, Batı ile ilişkilerde, askerlikte, siyasette, güvenlikte koyduğu temel ilkeleri, bir tarafa bırakmaya başlayınca, dışa açılacağız da mutlu azınlığımızı daha çok mutlu edeceğiz derken, vatanımızı büyük badirelerin içine soktuk.
Avrupa ve ABD ile ilişkilerimiz, güvenlik temeli üzerine mi oturacak, yoksa ticari zemin üzerinde mi olacak?
Yoksa ticaret yapacağız, dışa açılacağız derken, güvenliğimizi Batı’ya mı teslim etmiştik?
Batı ile ilişkilerin gelip çattığı duvar burasıdır.
Batı ile iyi ticaret yapalım. Sıcak para gelsin, borçlanalım dediğinizde, Osmanlının sonu gibi bir sona yaklaşıyorsunuz.
Tasarruf etmek yerine, tasarruf edelim diyenlere fakirliği mi paylaşacağız derseniz, borçlanacağız demek istiyorsunuzdur.
Parayı verenler, aynı zamanda kuralları koyanlar oluyor.
Kurtuluş Savaşının ardından gelen yöneticilerin, en çok korktukları siyaset, borçlanma siyasetiydi. Cumhuriyetin Kuruluşunu üstleneneler, Osmanlının başına borçlanmaktan ötürü gelenleri çok iyi biliyorlardı.
Sıcak para verenler, önce özelleştirmeleri istediler. Milletin malının bir avuç azınlık tarafından talan edilmesi; siyasi ve entelektüel yapıya teslimiyet olarak yansıdı.
Siyaset; ekonominin yoğunlaşmış ifadesi temel yasasını hatırlatalım ve devam edelim.
Ekonomiye hâkim mutlu azınlık, halk hangi partiyi seçerse seçsin, ülkenin can alıcı siyasi kararlarını, dış güçler yönlendiriyordu. Halen de öyledir.
Devlet, halk ile seçkinler arasındaki dengeyi kurmaya çalıştığında, hep içimize yerleşmiş; paralel devlet ve onun bağlı olduğu karar odakları müdahale etmiştir.
Şimdi içinde yaşadığımız süreç; devleti yeniden, güvenlik sorununun, ticaret ve sıcak para sorunundan daha önemli olduğu konumuna taşımaktır.
Devlet için birinci sorun güvenliktir.
Mutlu azınlığın temsilcilerini, Paralel ve Batı’nın gizli servislerinin derin devlet içindeki varlığını bitirmek, güvenliğin birinci şartıdır.
Güvenlik dendiğinde, anlaşılması gereken; üretimin güvenliğidir. Halkın ürettiğinin gene halka adilane dağıtılması iç güvenliği, üreten halkın dıştan gelen şer güçlere karşı güvenliği ise, genel güvenliktir.
Güvenlik artıkça demokrasi geri gitmez. Bilhassa güvenlik artıkça, üretilenlerin adil paylaşımı artar.
Dışa açık olma ve dışarının içimize girmesi, güvenliğin azalmasıdır.
Üretimin güvenliğini, ulusal pazarların güvenliğini öyle boş verdik ki,  önce iç güvenlik gitti. Arkasından dış güvelik gitti.
Kediye ciğer teslim eder gibi güvenliğimizi NATO’ya teslim ettik. Mustafa Kemal olsa güvenliği bir başka birisine mi emanet ederdi.
Tekrarlayalım. Dış ve iç siyaset ekonominin yoğunlaşmış halidir. Ekonomimizin içine yabancılar ortak olarak girdikçe, iç ve dış siyasetimizin içine de girmişlerdir.
Siyasetin yeni tanımı ile söylesek; çok uluslu şirketlerin, ulus devlet karar organları içine girmesi demektir.
Yaşadığımız iç ve dış güvenlik sıkıntılarının kaynağı; Batı ile kurulan hastalıklı ilişkidir. Sıcak para zemininde yürüyen hastalıklı ilişki…
Sıcak para getirenler ve onların iç komisyoncuları iç ve dış güvenliğimizi yok etmişlerdir.
Üstüne üstlük verdikleri paranın faizini de kat ve kat alarak.
Güvenliğimizi aldıkları yetmiyormuş gibi, borçlar ve faizler halkın sıkıntısı olarak bize miras kalmıştır.
Güvenliğin para ile ölçülemez bir değer olduğunu anladığımızda, demokrasi lafının, hiçbir değeri olmadığını da anlayacağız.
Batı cephesinde değişen bir şey yok. Kurtuluş Savaşı öncesi günlere geri geldik.

Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank